Üçlemenin son kitabı da bitince genel bir yorum yazmak istedim. Çocukluk-Gençlik-Bağımlılık üçlemesi Tov Ditlevsen’in otobiyografik romanı ve bana kalırsa okuması ne kadar can sıkıcıysa yaşaması da o kadar zor olmuştur.
İlk kitapta işçi sınıfı bir ailenin çocuğu olarak yetiştiği evden, ailesinden bahsediyor. İkinci kitabı Gençlik’te şiir tutkusunu, kendisini keşfetmesini ve ilişkilerini okuyoruz. Son kitap Bağımlılık ise rahatsız edici. Sürekli evlenme arzusu var ve 4 kere evlenmiş. ‘Bir erkek olmalı hayatımda’ gibi bir fikri olduğunu düşündürdü bana. Üçüncü kocasının da katkısıyla (kendi suçu da oldukça fazla) madde bağımlısı oluyor. İlişkilerinde asla sadık değil ve bu sadakatsizlik çocukları olmasına rağmen değişmiyor. Üstelik sadakat dediğim şeyin büyüklük sırası madde-yazma arzusu-kocaları-çocukları şeklinde. Enteresan bir öncelik sırası var. Her şeyi çok genç yaşında yaşamasını ve cahilliğini göz önüne alarak yaptıklarını bir nevi anlamak istiyorum ama olmuyor. Yaşamını da intihar ederek sonlandırması, kendisinin de hayatını anlamadığını gösteriyor aslında.
Zor bir hayatı, içine yerleşemediği bir ailesi ve ne istediğinden emin olamadığı bir gençliği var yazarın. Yazma arzusu için desteklenseydi daha farklı bir hayatı olabilirdi, intihar etmek bir seçenek olmazdı diye düşünmeden edemiyorum.