W. Montgomery Watt sözleri ve alıntılarını, W. Montgomery Watt kitap alıntılarını, W. Montgomery Watt en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Modern batılı, İslam dünya tarihi anlayışının noksanlıklarının farkında olabilir ancak, bu düşünce kendisinin İslam dünya tarihi anlayışının kutsal şeyler gibi sakladığı temel doğruları görmezden gelmesine izin vermemelidir.
Bir ara Hz. Muhammed, putlara açıkça şefaat hakkı tanır gibi görünen bazı cümleleri Kur'an'ın ayetleri olarak söylemiş olmalıdır. Bunlar bir rivayete göre şöyledir:
Lat ve Uzza'ya mı tapıyorsunuz?
Ve diğer üçüncüsü olan Menat'a mı?
Onlar göğe yükseltilen kuğulardır; Şefaatleri umulur; Hoşnutlukları görmezden gelinmez.
Hz. Muhammed aleyhindeki yaygın temelsiz iddialardan biri onun, tutkularını ve şehvetini tatmin edebilmek için kendisinin de sahte olduğunu bildiği dini öğretileri savunan bir sahtekar olduğudur. Bu tür bir samimiyetsizlik, daha önce de tartışıldığı gibi İslam dininin gelişimini anlaşılmaz kılmaktadır. Bu görüş ilk kez bir yüzyıl önce Thomas Carlyle'in On Heroes [Kahramanlar Üzerine] derslerinde gayretli bir biçimde ortaya kondu ve o zamandan bu yana gitgide artan bir biçimde bilim insanlarınca kabul görmeye başladı. Kendisi ve davası hakkındaki sağlam bir inanç, Hz. Muhammed'in dünyevi bir bakış açısından başarılı olma imkanının görülmediği Mekke dönemindeki zorluklara ve eziyetlere dayanmaya hazırlığını açıklayabilir. Samimiyet olmaksızın, Ebubekir ve Ömer gibi güçlü ve dürüst karakterli insanların bağlılığını ve hatta adanmışlığını nasıl kazanabilirdi? Deistler için bir başka soru ise, tanrının İslam gibi büyük bir dinin yalanlar ve aldatmaca üzerinde gelişmesine nasıl izin verdiğidir. Bu da Hz. Muhammed'in samimi olduğunu savunmak için güçlü bir kanıttır. Bazı açılardan hatalıysa, hataları kasıtlı yalanlar ya da sahtekarlıktan kaynaklanmamaktaydı.
Kur'an, Hz. Muhammed'in Mekke'deki yaşamımn geri kalanında, onunla muhalifleri arasında geçen söz ve fikir savaşını yansıtır. Kur'an hem yeni dini açıklarken, hem de onu savunurken kendisine karşı ileri sürülen itirazi görüşleri de alıntılar.
Athanasius'a göre Mesih'in faaliyeti iki yönlüdür. Günahkar beşeriyet adına ölüm cezasını kabul etmesi ve daha önemlisi, kendisiyle insan tabiatının bozulmaz olduğu ve ölümden sonra diriltildiği tanrısal Söz'ün lsa'ya enkarnasyonudur. Beşeriyetin kurtuluşunu gerçekleştirmek için zorunlu olduğuhdan lsa hakikaten öldü; ancak onun bedeni Söz'le (logos) bir olduğundan artık, bozulmaya tabi değildi, bu yüzden, üçüncü gün diriliş gerçekleşti. Mesih'in be deniyle bir 9lmaları sayesinde hıristiyanlar, bu bozulmazlığı ya da ölümsüzlüğü paylaşırlar. Athanasius'un öğretisini özetleyen bir cümlesi vardır: "Mesih bizi tanrısal kılmak için bedenlendi". Bu düşünce çizgisinde, antik Mısır'ın ölümle ve ondan kurtulmayla meşgul oluşunun hıristiyanlaştmlışmı görmemek mümkün değildir.
11. yüzyıl itibariyle Sünni tanrıbilimciler, felsefecilere karşı konumlarını koruyamayacaklarını fark ettiler. Arapça yazan Yeni Platoncuların kanıtlamaları konusunda kendisini okuma larla ve özel araştırmalarla geliştiren parlak, genç tannbilimci Gazali (ö. 1111) yaklaşık 1090 yılında, önce felsefecilerin düşüncelerinin anlaşılır ve nesnel bir açıklamasını, ardından da bu düşüncelerin yıkı a biçimde çürütülmesini kaleme aldı. Gazali'den sonra daha usçu tanrıbilimciler, kendilerine yöntembilimlerini sağladığından dolayı Aristoteles mantığını kabul ettyier ama Yunan bilimleriyle giderek daha az uğraşır oldular. Doğu' da belirli tipte felsefeler geliştirilmeye devam edildi ama bu felsefeler Batı İslam'ını çok az etkilediler ve bunların üzerinde çok az çalışıldı. Ayrıca kimi modern düşünürler, bunların felsefe den daha çok teosofiye yakın olduklarını düşünmektedirler.
Ben şahsen, Hz Muhammed'in kendisine vahiy olarak gelen şeyin kendi bilincinin ürünü olmadığına inanmakta samimi olduğuna ikna oldum.
Hz Muhammed'in gerçekten bir peygamber olduğu kanaatindeyim ve biz Hristiyanların; "onları meyvelerinden tanırsın" anlamındaki Hristiyan prensibi gereğince bunu kabul etmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü asırlar boyunca İslam, birçok aziz ve mübarek insanlar yetiştirmiştir.