Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz BahadıroğluMerhaba Söğüt yazarı
Yazar
7.8/10
8bin Kişi
38,5bin
Okunma
2.363
Beğeni
63,1bin
Görüntülenme

Yavuz Bahadıroğlu Gönderileri

Yavuz Bahadıroğlu kitaplarını, Yavuz Bahadıroğlu sözleri ve alıntılarını, Yavuz Bahadıroğlu yazarlarını, Yavuz Bahadıroğlu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çanakkale Savaşı
Komutanından erine kadar şehit olan kahraman 57. Alayın Sancağı halen Avustralya'nın Melbourne kentinde ki savaş müzesinde sergilenmektedir. Sancağın tanıtım paketinde şunlar okunmaktadır: " Bu Alay Sancağı Gelibolu savaş alanından getirilmiştir ama esir edilmemiştir. Türk Ordusunun geleneklerine göre bir alayın sancağı, alayın son eri ölmeden teslim edilmez. Bu sancak, sonuncu muhafızında altında ölü olarak yattığı bir ağacın dalına asılı olarak bulunmuştur. Kahramanlık timsali olarak karşınızda duran bu Türk Alayı Sancağını selamlamadan geçmeyin.
Sayfa 91
Sultan V. Mehmet Reşat
"Haberim yoktu olup bitmiş işlerden, Mesneviler okuyordum oturup ezberden.. Birde baktım haber geldi bizim Enver'den; Salvet etmişti Çanakkale'ye bahr ü berden, Ehl-i İslam'ın iki hasmı kavisi birden... Böylesine bir çaresizlik içindeydi Sultan V. Mehmet Reşat... ama en azından şehzadeler cepheye gidemez, orduya moral veremezlermiydi? İttihat - Terakki bu teşebbüsü bile önlemeye çalıştı. Enver Paşa'ya göre herşey yolundaydı: padişah müsterih olmalıydı. Almanlar umulmaz bir çıkış yapacak ve düşmanları perişan edecekti.
Sayfa 66
Reklam
Var hocam, var
" Şimdi kızacaksın ya oğlum, fakat boş ne dersen Bu rezalet beni meyus ediyor atiden Hele baktıkça tam kahroluyorum, elde değil Bizi kim kurtaracak, var mı ki başka nesil? -Var hocam, var: Âsım'ın nesli. "
Halk İttihat ve Terakki Partisi'ni tutmuyor, İttihatçıları sevmiyordu. İttihatçılar ise bunu hazmedemiyorlar ve çıkardıkları gazetelerle, meşrutiyetin kendi eserleri olduğunu, bunu zorla da olsa millete benimseteceklerini, İttihat ve Terakki'nin fikirlerini herkesin kafasına sokacaklarını söylüyorlardı. Başarısız kaldıkça sertleşiyorlardı. Karşı görüşleri savunan, padişahı müdafaa eden gazete ve gazetecilere diş biliyorlardı. Siyasî muhaliflerini sokak ortasında öldürmeye koyulmuşlardı. İsmail Mahir Paşa ile Gazeteci Ahmed Samim ve Hasan Fehmi bunlardan sadece üçüdür.
Sayfa 497 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
İttihat ve Terakki Cemiyeti
... Yurt dışına sürülen veya kaçan İttihatçılar Paris'te toplanmıştı. Orada gazeteler çıkarıyor, bunları gizli yoldan Türkiye'ye sokuyor, padişah aleyhtarlığını yaymaya çalışıyorlardı. Kâh İngiltere, kâh Fransa, kâh Rusya bunları destekliyordu. Çünkü Sultan Abdülhamid gibi bir siyasî ve dinî otoritenin Osmanlı Devleti'nin başında bulunması, yabancıların menfaatlerine aykırı düşüyordu. Ermeniler Doğu Anadolu'da bir devlet kurmak, Yahudiler Filistin'e yerleşmek, İngilizler Arap Yarımadası'nda kökleşmek, Ruslar Balkanlar'dan sıcak denize inmek, Fransızlar imparatorluktan pay almak, Yunanlılar İstanbul'u geri almak için İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne sızmışlardı... Samimi İttihatçıların düşüncesine göre, Abdülhamid devrilince Avrupa devletleri Osmanlı Devleti'ni rahatsız etmeyecek, sıkıştırmayacaklardı. Böylece Osmanlı Devleti rahatlayıp bütün enerjisini kalkınma yolunda harcama fırsatını bulacaktı. Oysa bunun tam tersi oldu ve Osmanlı Devleti kısa süre içinde acemi ittihatçıların elinde parçalandı.
Sayfa 494 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Şu var ki, Sultan Abdülhamid uzun süren saltanatı müddetince ancak birkaç idam kararını imzalamış, kendisini öldürmek isteyenleri bile bağışlamıştır... Orman gibi sehpalar ondan sonra kurulmuş, binlerce kişi mahkemeli mahkemesiz öldürülmüştür. Ve onu düşürenler, Osmanlı Devleti'ni Birinci Dünya Savaşı'na sokmuşlar, yıkılışını hazırlamışlardır. Bu durumda, Sultan Abdülhamid hakkında hüküm verirken, tarih bizi insaflı olmaya davet etmektedir.
Sayfa 494 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Reklam
Padişaha Ermeni Suikastı
Teröristler, padişahın cami kapısından arabasına kadar olan yolu 1 dakika 42 saniyede yürüdüğünü dahi hesaba katmışlardı... 21 Temmuz 1905 Cuma günüydü... Ermeni katiller 80 kilo patlayıcı ve 20 kilo demir çelik parçasından meydana getirdikleri saatli bombayı güzel bir at arabasına yerleştirip Yıldız'da Hamidiye Camisi'ne geldiler. Dikkat çekmemek için aralarına bazı Ermeni ve Yahudi kadınları da almışlardı. Aslında Yahudiler de Sultan Abdülhamid'e düşmandı. Çünkü dünyanın dört bucağına dağılmış Yahudiler için Filistin'den toprak istenmiş, karşılığında odalar dolusu altın teklif edilmişti. Ama padişah, "Değil odalar dolusu, dünyalar dolusu altın verseniz, memleketimin bir karış toprağını vermem!" şeklinde şahane bir cevapla Yahudi temsilcilerini huzurundan kovmuştu.
Sayfa 489 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Ermeni patırtılarına Osmanlı padişahının papuç bırakmaması, aldığı isabetli tedbirler ve yürüttüğü akılcı dış politika sayesinde Ermeni emellerine set çekmesi, Ermenileri çileden çıkarmıştı. Son çare olarak "padişahın ortadan kaldırılması"na çalıştılar. Ermeniler için başka çare kalmamıştı. Çünkü zaman geçtikçe Sultan Abdülhamid'in siyaseti ağır basıyor, Ermeni propagandasına kapılmış bazı Avrupalı aydınlar gerçekleri görmeye başlıyordu. Bu sebeple Ermeni çeteciler Sultan Abdülhamid'i öldürmeye karar verdiler.
Sayfa 489 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
İçimizdeki Yabancılar! / Kızıl Sultan!
Terörist Ermeniler, Osmanlı Devleti'ne karşı bir başarı beklemiyorlardı. Niyetleri sadece Avrupa devletlerinin dikkatini çekmek ve propagandalarının tesiri altına almaktı. Hem öldürüyor, hem de öldürüldüklerini yayıyor, caniler "mazlum" postuna bürünüp dünyayı aldatıyorlardı. Bu kesif faaliyetin sonucu olarak bazı Avrupalı aydınlarda şiddetli bir Abdülhamid düşmanlığı başladı. Meşhur Fransız tarihçisi Albert Vandal, Sultan Abdülhamid'e bu sebeple "Le Sultan Ruge," yani "Kızıl Sultan" lakabını taktı. İngiltere Başvekili ve Whigs Partisi Genel Başkanı Gladstone da "The Great Criminal," yani "Büyük Cani" tabirini kullandı. Onlar düşmandı. Onlar Ermeni yanlısıydı. Bu bakımdan Osmanlı padişahına "Kızıl Sultan" ya da "Büyük Cani" diyebilirlerdi. Ama bu sıfatları aynen alıp kullanan bazı Türk aydınlarını ve okul kitaplarımıza geçirenleri, bu toprağın çocukları olarak bağışlayabilir miyiz? Ermeni teröristlere karşı Türkleri, Avrupa ve Rusya'nın istekleri karşısında milli toprakları korudu diye bir Osmanlı padişahını suçlayabilir miyiz?
Sayfa 488 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Taşnaklar
Terörist Ermenilerin kurduğu Hınçak Cemiyeti 1895'te bölündü. Hınçak'tan ayrılanlar "Taşnak" (Birlik) adını aldılar. İstanbul başta olmak üzere, bazı vilayet ve kazalarda irili ufaklı isyanlar çıkarttılar. Sultan Abdülhamid, Ermeni çetecilerle mücadele için "Hamidiye Alayları"nı kurdu.
Sayfa 488 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Reklam
Hınçak Cemiyeti
Ermeniler İsviçre'de 1886 yılında "Hınçak" ("çan sesi" demektir) isimli gizli bir cemiyet kurmuşlardı. Rusya ve İngiltere gibi büyük devletler tarafından beslenen bu cemiyet, sonradan Rusya'nın da başına dert oldu. Ama o sıralar Rusya'nın emellerine hizmet ediyor, Osmanlı Ermenilerini kışkırtıyor, bazı terör hareketlerine sürüklüyordu. Çeteler teşkil etmişlerdi. Ermeni çeteleri Türk köylerine saldırıyor, masum halkı kılıçtan geçiriyor veya kurşuna diziyordu. Hatta Ermenileri bile öldürüp, suçu Türklerin üstüne atıyorlardı. Dünya çapında, şimdi olduğu gibi kesif bir propagandaya başlamışlardı. Avrupalı bazı aydınlar kandırılmıştı. Bazıları Müslümanlara ve özellikle Türklere besledikleri hıncı Ermenileri desteklemekle alma yoluna gitmişti. Osmanlı Devleti'nin haklı feryadını duymuyor, ama bir Ermeni'nin burnu kanasa kıyametleri kopartıyorlardı.
Sayfa 488 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
İngiliz siyaseti
İngiltere'ye gelince... Osmanlıları destekleme siyasetini terk etmişti. Başbakanlık koltuğunda Gladstone oturuyordu. Amansız bir İslam ve Türk düşmanı olan Gladstone, bir gün Avam Kamarası'nda yaptığı bir konuşmada Kur'an-ı Kerim'i eline almış, bir sürü hakaretler sıralamış, en sonunda, "Bu kitap Türklerin elinde bulunduğu ve buna uyduğu müddetçe onları tarihten silemeyiz" demişti. Bu adam hem Ermeni teröristleri hem de Rusya'nın Ermeni politikasını destekliyordu.
Sayfa 486 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
93 Harbinin Bilançosu
... Osmanlı Devleti'nin Avrupa kıtasında kaybettiği toprakların toplam yüzölçümü 237 bin 298 kilometrekareyi buluyordu. Bu topraklarda toplam 8 milyon 184 bin kişi yaşıyordu. Sultan Abdülhamid'in siyasi dehası olmasaydı, Ayastefanos Anlaşması harfiyen uygulanacak ve hiç şüphesiz, kayıplarımız en az iki, hatta üç misli fazla olacaktı. İşte, şehitlerin, yaralıların dışında, "93 Harbi" denilen facianın bilançosu budur. Bu bilanço, başlangıçta da ifade ettiğimiz gibi, Mithat Paşa, Mahmud Celaleddin Paşa, Redif Paşa, İbrahim Ethem Paşa ve taraftarlarının eseridir. Yazık ki, bunlardan bazıları okul kitaplarımızda birer "kahraman" olarak tanıtılmaktadır... Günü gelince elbette gerçek tarih yazılacaktır...
Sayfa 484 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
... 13 Şubat 1878 Çarşamba günü yayınladığı fermanda, "Meclis-i Mebusan'ın süresiz olarak kapatıldığı"nı duyurdu. "Sultan Abdülhamid'e düşmanlık" modasına kendini kaptırmamış tarafsız tarihçiler, "bunun mecburiyet hâline geldiği"nde birleşmektedirler. İsmail Hami Danişmend'in bu husustaki görüşü şöyledir: "Herhalde ilk Meclis-i Mebusan dağılmayıp devam etmiş olsaydı, Osmanlı İmparatorluğu yirminci asrı idrak etmeyip, daha on dokuzuncu asrın sonlarında inhilal edip [yıkılıp] giderdi..."
Sayfa 481 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Şanlı Esir
... O sırada daha yüksek rütbeli bir Rus generali kulübeye girdi. Bu, Korgeneral Ganetski idi. Strukof'un alamadığı kılıcı o aldı. Osman Paşa'yı da tevkife hazırlanmışken, kapı birden açıldı. Rus orduları başkomutanı Grandük Nikola eşikte göründü. Sert bir asker selamıyla koca gaziyi selamladı. "Saygılarımı arza geldim, müşir hazretleri. Rus orduları ve Rus Çarı adına kahraman düşmanımızı selamlamaktan şeref duyarım!" Kılıcı Korgeneral Ganetski'nin elinden alıp tuttu. Saygıyla Gazi Osman Paşa'ya uzattı: "Dün nasıl şerefle taşıdıysanız bu kılıcı, bundan sonra da taşımaya layıksınız. Sizin Plevne'de yaptığınızı cihan birleşse yapamazdı. Siz bize değil, açlığa ve yokluğa teslim oldunuz..." Osman Paşa, Rus generaliyle savaş üstüne bir süre Fransızca sohbet etti. Kılıcı beline bağlanmıştı. "Esir" muamelesi görmeyeceği ve "misafir" kabul edileceği kendisine bildirilmişti.
Sayfa 480 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.