Ardıllarına, 1984, Cesur Yeni Dünya hatta Fahrenheit 451 gibi eserleri yazdıracak öncü bir distopya, Biz.
Ayrıca, diğerlerinde yer almayan seviyede drama unsuru da barındırıyor.
Tasvir edilen distopik dünyanın betimlemeleri belki diğerlerindeki kadar detaylı olmayabilir ama sanırım bu, kitabın bir zaafı değil, sadece yazarın anlatmak istediğine daha fazla yer açma dürtüsünden ileri geliyor. Yani bir seçim ve yazarın tercihi.
Herşeyin matematiksel değerlerden ibaret görülüp, uçtan uca bir mantığa oturtulduğu; isimlerin yerini numaraların aldığı; tüm bir günün saat gibi işleyen ve zaman dilimleriyle bir döngü halinde yaşandığı; hiçbir insiyatifin veya sıradışı hareketin de bu dünyada kendine yer bulamadığı bir hayatta, özgürce yaşama itkisiyle değişim isteyen ve bunu ülküsü haline getirmiş insanların her türlü baskıya rağmen başkaldırışına tanıklık ediyoruz, Biz’de.
Karanlık bir düzenin mutlak şeffaflık içinde yaşandığı bu dünyada Biz, yer yer soyut imgelerle ve yer yer de şiirsel anlatımıyla okuyucuya “mücadeleci” bir okuma vaadediyor.