Bu kitabı okudum da paylaşıp paylaşmamak arasında kaldım ve yine her zaman ki sonuca vardım; evimin kapılarını kapatsam da toplum dediğimiz şey benim kafamda, öyle bir yerleştirmişler ki artık insanlık yok olsa yeryüzünde bir ben kalsam da beş para etmez, göz yaşlarımla yıkayıp gülüşümle ısıttığım topraklar da yükselen yosun kaplı kocaman bir duvarım var. Ee o zaman elimde çekicim, ben geldim...
Kapağında Pavyon Öyküleri yazıyor diye ayyy Allah aşkına okunacak başka şey mi yok, ne merak ediyorsun ah o kadınlar düşmüş (!) (sarı sayfa ilanlarına göz atarsanız bazı yerlerin yüksek ücretlerle 'bayan' eleman ilanlarına denk gelirsiniz bazı şeyler tercih meselesi olabilir) ... gibi saçma sapan yorumlara kapatıyorum kulaklarımı ben diyorum ki merak edilecek çok şey var ama bu kitap o merakı söndürmeye yetmiyor. 23 kadın yazarın 23 hikayesi bu yüzden pavyondan çok, kadınlardan oraya giden erkeklerden fazla detaya girmeden edebi bir tarzla üstü kapalı bahsetmiş. Bu konu hakkında detaylı bir araştırma, röportaj ne bileyim gidenlerin çalışanların anlattıklarıyla psikolojik bir değerlendirme beklemiştim. Alırken içime düşen umut bir kuşun kanadına takılıp terk etti beni ve bende dedim ki Dilber evin barkın yok mu?
Zerrin Saral'ın Küçük Kırık Çizgiler'i -tıpkı adı gibi- yaşamı bir yerinden kırılmış insanların öykülerini barındırıyor. Huzurevinde yaşlı bir adam, ona bakan ayağı sakat hemşire, konsomatris, hasta bir ressam, iki kişilik masanın tek başına kalanı... Temiz bir dille ilerleyen, atmosfer kurulumu güzel metinleri okuyoruz.
Birinci ve ikinci öykü aynı hikâyenin farklı karakterlerin bakışlarından anlatımı. Böyle öykülerin art arda gelmek yerine birinin başta, diğerinin sonda olmasını daha iyi buluyorum. Kitapta bir ve iki sayfalık iki kısa öykü de mevcut. Bunlardan "Bir Me Daha" öyküsü etkileyici. Duygusal manada etkileyen metinler olmakla birlikte sanırım beni en derinden yakalayanı "Güneşe Çıkmak İstiyorum" adlı öykü oldu.
#KüçükKırıkÇizgiler
#ZerrinSaral
#VacilandoYayınları
#Öykü
Kapağını açtığınızda "Yolculuğa hazır mısın?" sorusunun ve ; " Sen yoktun ben yazdım.Murat için..." ithafı'nın sizi karşıladığı "Küçük Kırık Çizgiler", on iki öyküsüyle incelikler toplamı.Zerrin Saral, Attila İlhan'ın "Aynanın
Kitabın adı:Şehir Söner Biz Yanarız
Yazarın adı: Kollektif
Sayfa sayısı:158
23 adet Pavyon öyküsünden oluşuyor. İzmir'li Burcu, Yasemin,Aylin,Hayat, Nadide, Figen,Mini etekli Kızılcık, Emine,Mualla.... sadece kitapta adı geçenler.
İzmir'li Burcu Ankara'ya nasıl ve neden geldi . Bu adı geçen ve geçmeyen kadınlar neden buralardalar. Kimi aile baskısından kurtulup kendi ayakları üzerinde durmak istemelerini kimine kocaları yüzünden .
Onların hayatı bizler evlerimizde rahat rahat oturup sıcacık yataklarımızfa yatarken başlıyor.
Bütün şehrin ışıkları söner onlar yanar ...
Kimi kurtulmak ister kurtulamaz çünkü para karşılığında satılmışlardır o borcu ödemek zorundadırlar.
Dediğim gibi bütün şehir söner onlar yanar....
elif
e-dergi icin kitap inceleme yazısı yayımlanmadan önce
Kitap içinden seçkiler paylasmak istedim.
*Sesinde bahar dallarında uçuşan tomurcukların tatlı salınışı ılık ılık yüreğini yokluyor doğallığı kökleri toprağa yeni işlenmiş fidan gibi…(s.10)
*Ya da en güçsüz anlarımız en gerçek olduğumu zamanlar mı?(s.19)
*Kadim bir sevgiyle önünüzde eğiliyorum alçak gönüllü duanın yücelikle gülümsediği gibi hayran kaldığım gururlu vakur sevgilere karşılık veren Güneşli yüzler oklarınızı indirin Herkesin bir kusuru var(s.25)
*Birlikte büyüyenler birbirlerinin hayatından nasıl çıkmaları gerektiğini Bilemezler hem birlikte büyümüş hem aşıklarsa hiç bilemezler. (s.53)
*Umarım verdiğin kararın ayırdındasındır.
Ayırdındasındır, sözcüğünün evrenimde kapladığı alan… (s.66)
*Anne ile ninni arasında kurdugum yakin bağ. İki "n" nin yan yanalığı, "e" nin telaşı. "A" nın liderlik havası.(s.84)
Zerrin Saral'ın birbirinden oldukça farklı öykülerini bu kitabın kapağı altında bütünleştiren sağlam bir çimentosu var: Dili.
Öyle ki kimi öykülerin atmosfer veya duygu dünyasını kendime uzak bulsam da dil işçiliğinin sağladığı müziğin armonisi gibi bir ses uyumu hakim metinlerine.
Objelerin, vücudun, doğanın veyahut seslerin okurun belleğine birer öykü kahramanı vasfıyla yerleştirilmesine olanak tanıyor dile olan bu hakimiyet.
Çok az öyküde yazarın tabiriyle "belleğin sıraya dizdiği düşünceler" in yoğunluğunu haddinden fazla bulsam da "Ninni" gibi pek çok öyküde de içerdiği duyguyu layığıyla hissederek okudum.