Bin Muhteşem Güneş romanında Khaled Hosseini yine Afganistan’da yaşanan savaşın insanların hayatlarını nasıl mahvettiğini anlatıyor. Bunu yaparken de Meryem ve Leyla adındaki iki kadının hayatından kesitler sunuyor.
"Bu şehrin ne çatılarını ışıldatan aylarını sayabilirsin,
Ne de duvarların gerisine gizlenen Bin Muhteşem Güneşi."
İki kadın .. Leyla ve Meryem .. iki kesişen hayat , iki dost , iki yoldaş , iki kardeş , ve bir de tüm fırtınalara rağmen ayakta durmaya çalışan bir ülke Afganistan .
Meryem ve Leyla, Afganistan'ın kadına değer verdiği zamanlarda var olmuş ve kadının değersizleştirildiği sürece sonuna kadar tanık olmuş iki dost. Ama ne dost. Birbirini tamamlayan, nefret ediyorken can veren iki dost. Bu arkadaşlığın içinde hayatta kalmaya çalışılmış ve fedakarlıklar.
Okuduğum en muhteşem romanlardan biriydi. Hemen hemen her sayfası acı, hüzün, çile dolu olsa da muhteşemdi. Bin Muhteşem Güneş; Meryem ve Leyla'nın , en çok da Meryem'in hikayesiydi. Meryem'in hikayesi çünkü Leyla sonunda mutlu oluyor fakat Meryem onu kurtarmak uğruna ölüyor. Sabrın sembolüydü Meryem. Babasının mektubunu okuyamadan, o filmi izleyemeden hayatına veda etmek zorunda kalan küçük kızdı.
"Bin Muhteşem Güneş " kesinlikle okunması gereken muhteşem bir başyapıt.