Hz. Süleyman'ın Tacı...
Süleyman (a.s) bir gün "Rüzgarı ona ram ettik" tahtına oturmuştu. Kuşlar havada kanat çırpmışlar, güneş Hz. Süleyman'a vurmasın diye bir kubbe kurmaşlardı. Hem taht uçuyordu, hem kubbe. "Sabahleyin bir aylık yol alırdı, akşamleyin bir aylık yol" hükmünce havada uçmadaydı. Ansızın o nimetin şükrüne layık olmayan bir düşünce Süleyman (a.s)' ın gönlünden geçti. Hemen başındaki tacı eğrildi. Tacını doğrulttukça taç yine eğrilmede, yine yan yatmadaydı. "Ey tac!" dedi, "doğru dursana!" Taç dile geldi de: "Ey Süleyman!" dedi, "sen doğrul!" Süleyman (a.s) hemen secdeye kapandı, "Rabbimiz! nefsimize zulmettik" diye tövbe etti. Başında eğri duran taç kendiliğinden doğruldu, düz durdu. Süleyman (a.s), sınamak için tacı eğrilttikçe taç doğruluyordu! Azizim! Senin tacın zevkindir, vecdindir, gönül dergahındır. Senden zevk gitti mi, dondun, buz kestin, tacın eğrildi demektir artık! Beden varlığı doğar bir zevkten ki gelir halktan Hak'tan gelen zevktense doğar gönül doğar can.
Hz. Davut zamanında tembel bir adam vardı. Bu adam daima Hakk’a yalvarıp yakarır ve; – Ya Rabbi! Mademki beni tembel yarattın, rızkımı da zahmetsizce bağışla, derdi. Halk onu kınıyor ve; – Bak hele! Davut peygamber bile rızkını zırh yaparak sağlarken sana da ne oluyor! Böyle merdivensiz göğe tırmanma isteği de ne demek, diyorlardı. Fakat
Reklam
"Allah'ım! Güçsüzlük ve çaresizliğimi, ancak sana arz ve şikayet ederim. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Sen sıkıntı ve zulüm altında ezilenlerin rabbisin. Sen benim rabbimsin. Beni kimlerin eline bırakıyorsun!... Bana gelen bu musibet şayet senin bana karşı bir gazap ve öfkenden kaynaklanmıyorsa ben bunu dert edinmem ve gönülden katlanırım. Fakat senden gelecek bir himaye ve koruma benim için her zaman daha hoştur. Hem bu dünyada, hem ahirette her işi düzene sokan ve karanlıkları aydınlatan ilahî nuruna sığınıyorum. Allah'ım! Senin öfken ve gazabından yine senin merhametine sığınıyorum. Sen razı oluncaya kadar af diliyorum. Tevbe ve dua yalnız sanadır. Gerçek kuvvet ve kudretin kaynağı ancak Sensin Allah'ım!"
Sayfa 106Kitabı okudu
"Bir şey istediğin zaman Allah'tan iste. Yardım dilediğin zaman Allah'tan dile. Şunu bil ki bütün insanlar sana yardım etmek için bir araya gelseler Allah'ın izni olmadıkça bunu yapamazlar. Yine hepsi sana zarar vermek için bir araya gelseler Allah'ın izni olmadan en ufak zarar veremezler."
Sayfa 55
Efendimizin, Medine'deki Yahudiler ile yaptıkları anlaşmadan dönmedikleri, Müslümanlarla beraber yaşadıkları zaman içinde Yahudi bir çocuğun evine geçmiş olsun ziyaretine gittiğini daha önce arz etmiştik. Yine aynı dönemde ashabıyla bir yerde durmaktayken, uzaktan bir cenaze götürüldüğünü gördü ve ayağa kalktı Efendimiz. Dediler ki: "Yâ Resulallah! O cenaze bir Yahudi cenazesi." Efendimiz Hazretleri biraz kızgınca bir ifadeyle buyurdular: "O da Benî âdem (ademoğlu) değil mi ?
Erkekler güçlüdürler; fakat kadına karşı zayıftırlar. Hz. Mevlana bunu güzel bir misalle anlatır: "İnsan yiğitlikte Zaloğlu Rüstem bile olsa, Hamza'dan bile cesur olsa yine de hükmetme hususunda karısının esiridir. Görünüşte su, ateşten üstündür..Fakat ikisinin arasına bir tencere (sevgi) girdi mi ateş o suyu kaynatır, buharlaştırır, yok eder. Görünüşte su nasıl ateşten üstünse sen de kadından üstünsün; fakat hakikatte ona mağlupsun, onu istemektesin."
Reklam
246 öğeden 201 ile 210 arasındakiler gösteriliyor.