Gerçek dünyada da kitap dünyasında da siyaseti sevmiyorum. Gündemi meşgul eden, insanları ve milletleri birbirine düşüren, hatta sırf aksiyon olsun diye ortaya çıkmış bir şey olduğunu düşünüyorum. Thomas Mann'la tanışmam Buddenbrooklar kitabıyla olmuştu. İnanılmaz akıcı ve kolay anlaşılır, su gibi akan bir kitaptı. Ona istinaden kocaman bir grupla Büyülü Dağ'a başladım. Kitap 2'ye bölünmüş ve kısmen 1.kitap daha akıcıydı. Hatta başlarda sürekli günlerin birbirinin aynısı olması sıkmıştı ama içten içe de ne olacak acaba merakı yaratmıştı. Hatta ve hatta 2. kitaba fazlaca meraklanarak başlamıştım ama 2.kitap beni çok yordu. Sayfalar ilerlemedi, kitabı elime alasım gelmedi, ilk kitapta bayıldığım adam Settembrini sanki başka kimliğe büründü ve beni boğmaya başladı. İlk 100 sayfanın her sayfası, her satırı çin işkencesi gibi geldi. Ama bu kitabın kötü olduğu ya da dilinin kötü olduğu anlamına gelmiyor tamamen benim tarihsel olaylara ve siyasete bakışımla alakalı. Hep söylediğim ve sonuna kadar savunduğum bir düşüncem var. "Hayat kısa, okunacak çok kitap var." O yüzden maalesef bu kitabı yarım bırakıyorum. Kim bilir belki birgün tekrar kesişir yollarımız... Kitapla kalın.