Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Yasemin
Yasemin
@ysmnrdgn
65 okur puanı
Kasım 2019 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Yanlış eşleşme
Elena ve Nico yeraltının en eski mafya kuruluşlarından olan İtalyan mafyasına mensup farklı ailelerde olan iki genç. Yaşadıkları düzende mafya ailelerinin kendilerine menfaat sağlamak için iş anlaşmaları ve evlilikler yapaması gayet normal bir durum. Ama bu normal karşılanan evlilik elena ve nico arasında değil de Nico ve Elena’nın kardeşi Adriana arasında olunca biraz ortalık karışıyor. Kitabı çok sevdim heyecan aksiyon ve romantik bir hikaye kesinlikle okunmalı.
Aslan’ın Ülkesi
Macera dolu bir gemi yolculuğunun huzur dolu bir sonu olan bu seferki serüvenimizde Lucy ve Edmund ile kuzenleri Eustace Aslan’ın ülkesini bulmak için bastıbacak ve kral Caspian’la yola çıktılar. Çeşitli adalara uğrayıp bu adaların esrarengiz hikayelerini öğrenmelerinin yanında çok değerli derslerde aldılar. Bu yolculukta en büyük dersi sanıyorum ki Eustace almıştır. Okumaktan zevk aldığım bir hikayeydi sonu cennete açılan bir masal gibiydi.
~~~~~
“Benim ülkeme her dünyadan bir yol vardır” dedi Kuzu; konuştukça, kar beyazlığı altın rengine dönüştü, büyüklüğü değişti ve Aslan’ın kendisi ortaya çıktı, yelesinden ışıklar saçıyordu.
Yeniden Narnia’da
Bir yıl öncesinden kalmış bir şarkı çağrıyor tekrardan kral ve kraliçelerimizi Narnia’ya. Kardeşler bir ömür önceden kalmış gibi olan Naria’da bulunca kendilerini, alışmakta çok zorluk çekmediler aslında. Bu masalsı yolculuğu tekrar gözden geçirince iyi ki okumuşum diyorum. Bence günlük hayatın böylesi trajedisinden kurtulmak için böyle diyarları arada bir yoklamaktan zarar gelmez.
~~~~~
“Narnia’yı terk ettiğiniz anda, Naria’da zamanın nasıl geçtiği hakkında fikir yürütemiyorsunuz. İngiltere’de bizim için sadece bir yıl geçtiğinde, Narnia’da neden yüzyıllar geçmiş olmasın?”
Okur Takip Önerileri
Serinin şimdiye kadar en sevdiğim kitabı
Kızgın çöller, ait olmadığı bir yerde yaşayan bir çocuk ve evinden çalınan bir atın hikayesi karşılıyor bizi serinin bu kitabında. Dürüst olmak gerekirse aşırı keyif aldım masal tadında müthiş bir hikayeydi ve bütün karakterler ayrı ayrı hayran bıraktı beni. Kesinlikle okunması gerken bir hikaye.
~~~~~
“Majestelerinin onun kellesini uçurma hakkı kesinlikle var.” dedi Peridan “Böyle bir saldırı -onun yaptığı gibi- bir katilinkiyle aynı şey!”
“Çok doğru” dedi Edmund. “Fakat bir hain bile yola gelebilir. Ben böyle birini biliyorum.”
Dört kardeşin destansı yolculuğu
Aslan’ın kurduğu bu masal tadındaki diyara yeniden bir bakış attığımızda kötü cadı Jadis’in buz tutmuş büyülü elleriyle gelen hiç geçmeyen bir kışın pençeleri içinde debelenen Narnia halkını görüyoruz. Ve bu halka yardım etmek için bizim dünyamızdan dört kardeş Peter, Susan, Edmund ve Lucy büyülü dolaptan Narnia’ya gidiyor. Size huzur veren böylesi kitapları hep okumanızı temenni ederim.
~~~~~
“Bu yolla yeniden Narnia’ya gidemezsiniz. Gitseniz bile paltolar artık pek işe yaramaz! Ha?.. Ne dedin?.. Evet, bir gün yeniden Narnia’ya döneceksiniz. Naria’da bir kere kral oldunuz mu her zaman kral kalırsınız. Ancak aynı yolu ikinci kez kullanmayı denemeyin.”
Masal Tadında Diyarlar
Narnia’yı okumaya başladığımda ilk bakışta hemen ısınamadım herhalde okumaya alıştığımız kitaplardan dolayı bana farklı geldi ve farklı şeylere de alışmak zaman ister. Lakin ne zaman Aslan şarkısını söyleyerek Narnia’yı kurdu işte o andan itibaren bu güzelim hikaye beni içine aldı. Şans eseri tanışan Digory ve Polly, daha sonra Digory’nin büyücülükle uğraşan Andrew dayısı sayesinde akıl almaz bir maceraya atılırlar. Bu macera içinde Cadı Jadis, Londra’da yaşayan bir arabacı ve atı da onlara eşlik eder. Kısaca demek gerekirse içinizi huzurla dolduracak böyle hikayeleri her zaman okumalısınız kanaatindeyim. Esenlikler dilerim.
~~~~~
“Yüz yüze geleceğimiz ana kadar yaklaşmasını özellikle bekledim. O korkunç, şeytani gözlerini bana çevirdi ve ‘Zafer’ dedi. ‘Evet, zafer‘ dedim, ‘ama senin değil.’ Sonra Korkunç Sözü söyledim. Az sonra, güneşin altında yaşayan tek canlı bendim.”
…
“Gidelim artık. Tüm çağların sonunun geldiği şu anda hava soğuk burada.”
…
“Ne yazık ki“ dedi Aslan başını sallayarak “sağlayacak. Her şey daimi doğası gereği çalışır. Onun gönlünün arzusu yerine geldi; tükenmek bilmeyen bir güce sahip oldu. Bir tanrıça gibi sonsuz günleri var. Fakat şeytani bir kalbin varsa günlerinin uzunluğu yalnızca ıstırabın uzunluğu demektir ve o bunu şimdiden öğrenmeye başladı. Herkes istediğini elde eder; fakat bu her zaman hoşlarına gitmez.“
Centilmen erkekler hala var mı?
Uzun zamandır okurken yüzümde böylesine gülümseme oluşturan bir kitap olmamıştı. Kaşıbeyaz içinde gergin kumar masaları dışında, gizli kalmış sırlar ve gerçek olamayacak kadar centilmen erkeklerin olduğu ama o erkeklerin centilmenliğini gölgede bırakacak başka çirkinliklerin de olduğu, fakat daha çok yüzünüzde bir gülümseme oluşturacak kadar sizi duygudan duyguya sürükleyen bir kitap.
Hazal hayatı boyunca kendisini babasına kanıtlamaya çalışmış ama bu uğurda uğraştıkça da başarılı olamamış bir matematik dahisidir. Hatta onun bu kendini kanıtlama durumu kendini ailesinin borçları yüzünden Kaşıbeyaz’ın sahip olduğu kumarhaneye kadar sürüklemiştir. Kaşıbeyaz’a gelirsek, burda deriiin bir iç çekmek istiyorum, kendisi dünyada kalan son centilmenlerden biridir. Babasını kaybetmesinin ardından kendini bir anda kumarhanenin başında bulup orayı demir bir yumrukla yönetmiş ve camiyanın taktirini toplamış bir adamdır. Kendisi centilmenliğinden taviz vermeden işlerini halleden tam bir beyfendidir, fakat bir centilmen olması onun keskin zekasını gölgede bırakan bir durum olmamaktadır. Kısaca toparlamak gerekirse okurken böyle samimi bir bağ kurduğum pek kitap yok ne yazık ki bu yüzden ben okumanızı öneririm.
~~~~~
“Bu kez, ben sana farklı olanı vermek istedim. Hiç senin gibi birini tanımadım. Belki, hala farkında değilsin ama sen çaresiz bir genç kızdan koca yürekli bir kadın yarattın. Hayatımda olduğun için çok şanslıyım.“
AĞIR SPOİLER
Yeni bir seriyi bitirmiş bulunmaktayım. Öncelikle belirteyim. Bu üç kitaplık fantastik seri eğlenceli ve kolay okunan bir seriydi. Fakat sadece üç kitap olmasından dolayı yazarın evreni çok iyi yansıttığını söyleyemeyeceğim. Aslında güzel bir evren fakat anlatılan bazı şeyler sadece teoride kaldı, yani söylendi fakat bunu göremedik. Tabii ki üç kitapta çok derinlemesine bir evren tasviri beklemek haksızlık olurdu. Bunun dışında son kitap özelinde bahsedeceksek de, mantıklı olan gerçekten Roth’la olmasıydı bu konu hakkında bir yorum yapmak olmaz. Amma velakin Zayne’nin Stacey’le konuşması bana mantıksız geldi tabii bundan daha mantıksız gelende Layla’nın bu kadar rahat karşılaması. Sonuçta biri eski sevgilin biri en yakın arkadaşın bu kadar rahatlık bana geçmedi maalesef. Ayrıca ölümden sonra dönüş olayı da pek üzerinde düşünülmemiş bir şekilde çıktı karşımıza, yani tabii ki ölü olarak kalmayacağı belliydi fakat daha yaratıcı bir geri dönüş hikayesi beklerdim. Kitapta en merak ettiğim de Morris oldu onun olayı neydi ya? Ayrıca neden bilmem ölenler beni çok etkilemedi yani bir fedakarlık yapılmış gibi hissetmedim belki bize aktarılış biçiminden dolayıdır. Neyse daha fazla uzatmak istemiyorum, her sahnesi düşünülmüş derin bir hikaye beklemezseniz yeterince eğlenceliydi.
~~~~~
“Seni seviyorum,” dedim boğuk bir sesle. “Seni çok, ama çok seviyorum.”
Sonra, aklımın ucundan bile geçmeyen ama yapabileceğim tek şeyi yaptım. Roth’u bırakıp gittim.
Roth ya da Zayne
Serinin ikinci kitabında lanetli gece sonrasında gelişen olayları ve o geceye bağlı olarak gelişen esrarengiz ipuçlarını okuyoruz. Roth’un dengesiz tavırlarının ardındaki gerçeği, Zayne’in kendini tutmadan gözünü karartarak duygularının peşinden gitmesini ve Layla’nın çevresinde ve sadece çevresinde de değil kendisinde de yanlış giden bir şeylerin farkında olmasını okuyoruz. Serinin ikinci kitabı beni biraz arada bıraktı daha iyi olabilirdi gibisinden bir hisle bitirdim ikinci kitabı. Ayrıca Roth ve Zayne hayran kaldım çevremde böyle erkekleri görmek isterdim. Bu serinin fantastik kurgusunu seviyorum klasik ve orijinal bir harman üzerine kurulmuş sürükleyici bir hikaye. İlk kitap kadar olmasa da zevkle okudum.
~~~~~
“Zayne, havada bir tehlike işareti bile olduğunu düşünse beni güvende tutmak için bir odaya kilitlerdi. Roth ise... evet, beni tehlikeden uzak tutmaya çalışmıştı ama o beni saklamazdı. O... o benim kendim olmama izin verirdi.”
Karanlık Elementler Serisi
Yeni serimizin ilk kitabı çok güzel başladı. Kitabın ana karakteri Layla yarı muhafız yarı iblis kanı taşıyan ve iblisleri işaretleyip, insanların ruhlarını görebilen bir karakter. Küçüklüğünden beri birlikte büyüdüğü ve bir takım duygular beslediği Zayne bir muhafız. On yedi yaşına girdikten bir kaç gün sonra tanıştığı Roth ise yüksek seviye bir iblistir. Layla küçüklükten beri onu yetiştiren muhafızlar yüzünden iblis tarafından nefret eden buna bağlı olarak da kendini yalnız hisseden bir kızımız. Ama yakın zamanda gerçekleştirilmeye çalışılan bir kehanet yüzünden hayatının üstüne kurulduğu değerlerin doğruluğundan şüphe etmeye başlayacaktır.
~~~~~
“Tam şu anda mı? Muhafızların kendi türünü avlaman için beynini nasıl yıkadıklarını anlamak istiyorum. Onlar için nasıl çalıştığını.”
“Onlar beynimi yıkamadılar! Senin gibi değilim. Muhafızım ben...”
“Sen yarı Muhafız, yarı İblissin. Yaptığın... yaptığın şey saygısızlık.”
Bu kadar iyi olmasını beklemediğim bir seri
Bu mükemmel seri için Donna Hosie’ye teşekkür ederek başlamak istiyorum. Her kitap farklı bir şeytan takımı üyesinin ağzından anlatılıyor; birinci kitap Mitchell, ikinci kitap Medusa ve üçüncü kitap yani bu kitabın anlatıcısıysa bir Viking olan Hilf ve Dobin’in oğlu Alferin’in ağzından anlatılıyor. Bu seferki macerada cehenemin dokuz katını aşmaya çalışan ve bunu da şeytanın rüya kapanı olan arkadaşları Elinor’u kurtarmak için yapan şeytan takımını okuyoruz ve tabiki bu yolculukta onlara rehberlik eden bir yabancıyla. Kitap geçmiş, şimdi ve gelecek içinde sürekli değişken bir zaman çizgisi içinde olmasıyla insanı sürekli hikayenin içinde tutan bir sonraki adımda ne olacağını merak ettiren bir anlatıma sahip. Okumaktan asla pişman olmadığım bir seri oldu ve umarım dördüncü kitabı artık çevirirlerse onu da sabırsızlıkla okumak istiyorum.
~~~~~
“Ben bir Viking’im.
Bir erkek.
Bir şeytan.
Hilf ve Dobin’in oğlu Alfarin’dir benim adım. Ve kıyameti ben başlattım.”
bir son daha
Dört kitaplık serimizin sonuna gelirken bizi sakatlık geçirdikten sonra büyük uğraşlar sonucu uzak kaldığı UFC dövüşlerine geri dönmeye çalışan Xander James ve alzheimer hastası büyükannesinin kafesini işletmek için amcasına karşı direnen Sophie Caldwell karşılıyor. Xander ve Sophie aynı yerde bulunan işletmelerini korumak için Sophie’nin amcasına karşı altı ay direnmelilerdir fakat altı ay birbirlerini aşrı çekici bulan ikili için asla kolay geçmeyecektir. Kitap serisi eğlenceli, beyninizi kenara koyup okuyabileceğiniz türden bir seri fakat fazlaca ateşli sahneleri için uyarmam lazım.
Kat ve İrish
Öncelikle kitap serinin üçüncü kitabı ve kesinlikle ikinci kitaptan çok ayrı ama zaten her kitapta farklı karakterlerin hikayesi anlatıldığı için çok da bi sıkıntı değil. Ama ikinci ve üçüncü kitabı kıyaslayacak olursak, ikinci kitap çok daha sakin ilerleyip pek aksiyon olayına gitmezken beni biraz sıkmıştı ama karakterleri sevmiştim. Üçüncü kitap yani aşkta havlu atma sanatı çok daha aksiyonlu, insanı kitabın içine çeken bir olay örgüsüyle ve çok üzücü bazı durumlarla devam ediyordu bu yüzden üçünçü kitabı ikinciden daha çok sevdim. Karakterlerimiz kat ve irish çok kendilerine has acıları olan ve yaşadıkları hayattan bir çıkış yolu bulamadıkları için çırpınan iki yaralı insan. İkinci kitaptan jax’in karısı Vanessa’nın kız kardeşini bulması için İrish’le konuşmasıyla ikilinin yolları kesişiyor ve hikaye ilerliyor. Söylenmesi gereken en önemli şey tabi ki Kat’in yaşamak zorunda kaldığı travmatik olaylar kimsenin yaşamamasını dilediğim çok yaralayıcı bir durum keşke bunun önüne geçilebilse diyerek spoiler vermeden söyleyebileceğim her şeyi size ilettim sanırım. Eğer çerezlik, vakit geçirmelik ve film tadında bir kitap istiyorsanız okuyabilirsiniz.
Şanslı Yedi
Güzeller güzeli Vanessa hayatını kararlaştırdığı yedi kurala göre yaşamaktadır ve geçmişin tekrarlanmaması için bu kurallara körü körüne bağlıdır. Bunun yanında yaşamını rahatlık sorumluluktan uzak yaşayan Jakson sörf ve çok ciddi olmayan ilişkileriyle gününü gün eden yakışıklı bir kafes dövüşçüsüdür. Bu iki insanın yolu Jakson’ın biricik kardeşi, Vanessa’nın en yakın arkadaşı ve bizim ilk kitapta okuduğumuz baş karakter sevgili Luce’mizin düğününde kesişir. Biri sorumluluk gerektirmeyen hayatından memnun bir diğeri ise kurallarıyla kendini güvende hisseden ikili aslında hayatlarının çok da sağlam temeller üzerinde olmadığını fark edince bakalım neler yapacaklar.
Dövüşçü Reid
Kitap eğlenceli ve sürükleyici olan serinin ilk kitabı olma özelliğini taşıyor. Kitapta var olan düşünceli, tatlı ve mesleğinin de getirisi tam bir dövüşçü olan Reid Andrews’a herkesin ihtiyacı var. Kendisi sadece bir dövüşçü değil bunun yanında sanatsal bir kişiliği de var. Lucie’ye gelirsek kendisi saf ve hayata atılmaya korkan gizli bir maceracı. İkisinin arkadaşlıkları çocukluklarına kadar dayansa da birbirlerini çok sonra tekrar bularak ikisini de duygudan duyguya sürükleyen bir anlaşma yaparlar. Kesinlikle eğlenerek okunabilecek bir kitap.
