Kitapta yer alan yazılar yaklaşık beş yıllık bir süreç içerisinde kaleme alındı ve çoğunluğu Yolcu Dergisi’nde E.İbrahim imzasıyla yayınlandı.
Yazılar bazen şiir bazen deneme olarak kabul gördü ya da tanımlandı. Ancak şiirden ve denemeden bazı yönler taşımakla beraber ikisi de değildi, ve belki şiir tadında metinlerdi. Benim bir tanım bulmak ya da kategorize etmeye çalışmak gibi bir kaygım olmadı. Belki de böyle bir üslup tanım/kategori dışı yaşayış ya da duruşun doğal bir uzantısıydı, bilmiyorum.
Eğer okuyucu bu yazılarda kendine ait kılabileceği cümleler bulabilirse, hayatın içinde sözler taşıma gayreti ve yalın insan olarak yazma çabası yerini bulacaktır sanırım.
Bu kitap varlığını yazarını bir yürek sahibi kılana bahanesini hayata borçludur.
Elbette bu kitap hiç kimseye bilgelikler sunmayacak. Fakat hayatı gerçek hayata dönüş yolculuğu sayanlar belki bir gölgelikte ayaküstü konuşmalar olarak kabul edebilir.
Ne de olsa maceralı bir yolculuktur yaşadığımız. Ve yine hepimizin gizlenmiş bir yarası vardır hayatta.
Eğer kendiniz için bir söz yakalarsanız burada, o sözü tutun ve saklayın kendinize ya da dağıtın, paylaşın. Çünkü söz anlamın hakkını veriyorsa eğer, gerçekten paylaşılmayı haketmiş demektir.
-Ön sözden
Hüznüne SevdaMuhammed Varol Öztürk · Yolcu Kitapları · 20037 okunma
Hala Adem Özköse'in kitaplarını okumamış insanlar var. Şaşılacak şey.
Üç ülke gezip, seyyah edesıyla yarısı fotoğraf olan kitaplar yok satıyor ama dolaşmadığı müslüman ülkesi neredeyse kalmamış kişilerin kitapları tanınmıyor bile!
Aa doğru savaş, kan, gözyaşı ülkeleri niye okuyalım ki? İlk ağızdan onların hayatlarını anlatan bir gazetecinin kitaplarını niçin bilelim ki?
Neden sitem ediyorum bilmiyorum. Ama öyle.
Kitaba gelirsek; kitap yazarın ilk kitabı değil. Dolaştığı, ulaşılmaz denilen komutanlar ile konuştuğu, birinci ağızdan dinlediği yabancı mühtedilerin yürek dayanmaz hayat hikayelerini yazdığı, inanılmaz zor, garip, kaçak, yollardan müslüman ülkere seyahat ettiği, başka bir yerde, bir filmde, bir romanda bulamayacağınız başka coğrafya insanlarının saklı hikayelerinin ortaya çıktığı başka kitapları da var.
Bu kitaba gelirsek; adına paralel: kaçak olarak yapılan bir Veziristan yolculuğunu anlatıyor.
Adem Özköse, özgürlüklerine düşkün, İngiliz sömürgesine boyun eğmeyen tek yer olan Afganistan'da bulunan Veziristan'a gitmek istiyor.
İstanbul'dan vize istiyor vermiyorlar. Ankara'dan istiyor. Cevap ret.
Kaçak yolla gitmeye karar veriyor ve zorluklar, ilginçlikler ile dolu yolculuğu başlıyor.
Tek nefeste okudum. Kesinlikle okuyunuz.
Afganistan'ı severdim, şimdi gitmek için yanıp tutuşuyorum. Hayal.
Edebiyatımızın büyük hikayecisinden zamana karşı koyan öyküler.
Gemilerden, hapishanelerden, sokaklardan değişik ve yürek para-
layıcı insan hallerinden üzücü yaşamların sergilenmesi…
*Portakal yüklü bir geminin Doğu Akdeniz limanından İstanbul’a
sıtma tutmuş gibi yolculuğu.
*Kızkulesi’nin yakınına demir atmış bir turist gemisinin ressamlar
Karadenizde yol havası vardır buda uzun yol hikayeleri gibi bir kitap :) Yolculuğu eğlenceli hale getirme niyetiyle Canterbury'ye varmak üzere yola çıkan bir grup hacının at sırtında birbirlerine anlattıkları hikayelerden oluşuyor.Dönem itibariyle 1300'ler İngilteresi, yazar çağının aksine kitabı ingilizce kaleme alıyor bence birazda bu nedenle
"Belli ki dağların, denizlerin
ve göllerin üzerinden
sıyrılıp gelmektedir seher
Belli ki yakındır
doğayı ve hayatı sarsacak saat "
Grup Yorum'un 1987 tarihli ilk albümünün adıdır Sıyrılıp Gelen. Ahmet Telli'nin aynı adlı şiirinden uyarlanmış harika bir Grup Yorum şarkısıdır aynı zamanda. Müzik araştırmacısı Orhan Kahyaoğlu da
Bir hüzün yolculuğu...
Nefesimde eksik bir şeyler,
Sanki az sonra zaman duracak,
Yarım kalan tüm sevdalara fırsat vermek için.
Bir koku yayılacak etrafa,
Takip etsen yare götürecek,
Çekeceksin içine alabildiğince...
Kelimeler bile yetmeyecek aklın düğümünü çözmeye...
Tam yürek hizamda o kadar soru var ki,
Hele ki sevmeler yorgun düşünce...
Öyle yorgun ki,
Seviyorum dediğin her şeyi bir kenara koyup gitmek istersin
Ama gidemezsin işte.
Dini İnanç... Ne denli yıkımlara ve yanılgılara neden olabilir cehalet ile birleştiğinde? Peki ya aşka olan inanç ve aslında onun bir yanılgıdan ibaret oldugunu anlamak nasıl bir yıkıma neden olur insan ruhunda? Ancak şu var ki, yapılan hiçbir yolculuk ( bu ister iç yolculuğumuz olsun ister çıkılan bir seyahat) insana bir şey katmadan sonuçlanmaz. Bazen yanlış olarak nitelediğimiz veya doğru olarak kesin kanılarda bulunduğumuz olaylar göründüğü gibi olmayabilir. Ama hiçbir yolculuk değiştirmeden bırakmaz insanı veya hayatını...Kaderımızı kendı seçimlerimiz mi belirliyor yoksa bizim yerımıze çizilen bir çizgiden mi gidiyoruz? Bence her ikisi de... Aşka dönecek olursak, aşk ve huzur barınamaz yanyana. Kahramanımız Bess e aşık olmamıştı belki ama her aklına düştüğünde ona huzuru ve anne sıcaklığını getırmışti. Aşık oldugu kadın Marta ise hayalkırıklığının ta kendısıydı. En kötüsü de aklına geldiğinde sadece acı duyacak olması.
Son olarak sabır, dinginlik ve iyi bir yürek yaşadıgı acılara, hayalkırıklıklarına rağmen hiçbir zaman kaybetmez çünkü vicdan en büyük imtihandır dünyada. Anlatımı, üslubu, düşündürme yeteneği gayet iyi bir kitaptı. Bir cümlenın insan da aynı anda farklı kaç düşünce uyandırabilecegının bir kanıtı adeta...
Yüzüncü AdAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20186,9bin okunma