Belki karşılaşırız diye hatta karşılaşabilmek için bildiğim tüm duaları okuyup Allah'a yalvararak aylarca it gibi sokaklarda dolaştım. Gidebileceği her yere gittim, geçebileceği tüm sokaklardan geçtim, sevdiği tüm mekanları, tüm mağazaları dolaştım. Karşılaşsak ne olacaktı bilmiyorum, ne diyecektim, niye karşılaşmak istiyordum..
Karşılaşmadık.
Bende zamanla kabullendim bazı şeyleri. Benim aylarca o'nunla karşılaşma umuduyla ayaklarımı parçaladığım zamanlarım oldu, o istese beni bıraktığı yerde bulurdu. İstememiyordu demek ki, bu yolun da sonu buydu bana çıkmaz, o'na otoban! Gün geçtikçe de iyileştim, hastalıktı abi bende. Zamanla alıştım, yokluğuna. Aklıma geldiği gecelerde ağlaya ağlaya uyuyakalıyordum ama eskisi kadar da acımıyordu işte. Koydum kafama "vazgeçeceğim" dedim. Ağlaya ağlaya, yana yana vazgeçeceğim. En azından umudumu yitirmiştim. Umut işkencedir, böyle zamanlarda.
Bir gün oturuyorum bi yerde, bi baktım bu. Tornavida soktular sanki ciğerime, yutkunamadım. Geçti oturdu karşıma dizlerim titriyordu "unutamadım seni" dedi. Pazarda annesini kaybetmiş çocuk çaresizliği ile tuttum elinden.
Yine gitti,
Yine geldi.
Ne gidişi bitti, ne gelişi. Ne "gitme" demeye izin verdi, ne de "gelme" demeye fırsat.
Ben ne zaman unutmaya, vazgeçmeye karar versem beni seviyormuş gibi davrandı abi.
İnandım.
Ben o'na her seferinde en az bir dine inanır gibi, inandım.
Her aşkta biri yanar ya illa, bu aşkın günah keçisi benmişim.
Her aşkta biri ölür ya illa, bu aşkın da ölmesi gerekeni benmişim..