“Ebuzer ile Bilal-i Habeşi arasında bir konuda görüş ayrılığı olmuştu. Aralarındaki konuşma uzadı, derken sertleşme oldu. O arada Ebuzer,
Bilal`e:
‘Sen bu işlerden anlamazsın ey siyah kadının oğlu!’ demiş. Bu sözden incinen Bilal, bunu Hz. Peygamber (s.a.v.)`e haber verip, “Müslüman olduktan sonra da hala rengimizden dolayı suçlanacak mıyız ya Resulullah!” demiş. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) Ebuzer’e hitaben:
Kiminizin içinde hala cahiliye kalıntılarını görüyorum. Kişi hiç anasından dolayı kınanır mı?’
diye onu azarladı. Hatasının bu kadar derin yaraya sebep olabileceğini hesap edemeyen Ebuzeri büyük bir pişmanlık ateşi sardı. Ne yapıp edip Bilal`in gönlünü almalıyım, hatamı telafi etmeliyim düşüncesiyle sabah erkenden Bilal`in kapısına vardı. Yüzünü Bilal`in eşiğine koyup uzandı. Biraz sonra dışarıya çıkan Bilal, bu durum karşısında:
- Bu ne haldir ya Bilal! Lütfen hemen kalk! deyince, Ebuzer:
- Ya Bilal, kesinlikle kalkmayacağım, ayaklarınla yüzüme basarsan kalkarım, karşılığını verdi.
Bilal:
- Ya Ebuzer, sen ne diyorsun lütfen kalkar mısın?
Ebuzer:
- Asla kalkmam, ancak o mübarek ayağınla, bu kaba yüzüme basarsan kalkarım.
Bilal, Ebuzer’in kalkmayacağını anlayınca onu yerden kendisi kaldırıp:
- “Kalk kardeşim, bu yüz basılmaya değil, öpülmeye değer; ben hakkımı sana helal ettim.” deyip onu kucaklıyor.”