Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Belli bir yaştan sonra kendimizi güvende ve yaptıklarımızın doğruluğundan emin gösteren bir maske takıyoruz . Zamanla bu maske yüzümüze yapışıyor ve bir daha çıkmıyor. Çocukken ağlarsak ilgi , üzüntümüzü belli edersek de teselli göreceğimizi öğreniyoruz. İnsanları gülümsememizle ikna edemedigimizde gözyaşlarımızın mutlaka işe yarayacağını biliyoruz. Büyüyünce ise - banyoda kimseye duyurmadan ağladıklarımızı saymazsak - çocuklarımızın yani haricinde ne ağlıyoruz ne de gülüyoruz . İnsanlar bizi savunmasız görüp bundan faydalanmak isteyebilir diye duygularımızı belli etmiyoruz. Uyku her derde deva.
Onu da zamanla öğreniyoruz. Zaman, sen ne büyük öğretmensin, ah saygıdeğer zaman, sen ne büyük bir bilgesin! Gaddar bir bilgesin ama. Acımasız. Gerçekler biraz da saklanmalı değil mi? Birazcık çok değil. İnsanları içkide boğulmaya ya da beynine bir kurşun sıkmaya kalkıştırmayacak ölçüde olsa yeter.
Reklam
İttihatçıların kadına verdikleri değer
İttihat ve Terakki Cemiyetinin merkezlerinden biri Selanik’ti ve kadın faaliyetlerinin de Selanik’ten başlaması olağandı. Çünkü cemiyet üyeleri bu anlamda çevresindeki kadınların örgütlenmesi yolunu açmışlardı. Bu dönemde ilk kadın hareketlerindeki öncü isimler incelendiğinde çoğunluğun bürokrat ve paşa kızlarından oluştuğu görülür. Serdar-ı Ekrem
Sonraki baskılar Nâzım Hikmet yurtdışına gittikten sonra kitapları Türkiye’de basılmadı. Ölümünden iki yıl sonra, 1965’te Yön Yayınları Kurtuluş Savaşı Destanı'nı yayınladı, de yayınevi de 1966’da Memleketimden İnsan Manzaralarını bastı. Bu yayınevinin yönetmeni Memet Fuat’tı ve Nâzım Hikmet’in Piraye’ye hapishaneden gönderdiği şiirlerden
Cevdet Kudret kitabın sonuna kırk sayfa uzunluğunda bir “Notlar” kısmı eklemiş, burada, elindeki 66 sayfa ve 1729 dizelik nüshanın 1950’de şair tarafından basılmak üzere hazırlandığını yazmıştır. Bu basımda, Nâzım Hikmet’in isteği üzerine, Abidin Dino’nun 1950’de yaptığı Kuvâyi Milliye İnsanları adlı resim dizisi kitapta kullanılmıştır. Aslında bu nüshaya ilk ulaşan Şerif Hulusi’dir.. Eylem dergisinde 1965’te yazdığı bir makalede Yön Yayınları’nın yaptığı baskıdaki hataları anlatır. İnkılap Yaymevi’ne giderek Garbis Fikri’den orijinal nüshayı alır ve inceler. Şerif Hulusi bunu makalesinde şöyle anlatıyor: “Orijinal nüsha, daktilo ile saman sarısı pelür kağıda yazılmıştır, zamanla kağıdın rengi solmuştur. 66 sayfadır, adı da Kuvvayı Milliye: Destan’dır. 66’ncı sayfanın altındaki nottan şairin eserine, 939 yılında İstanbul tevkifhanesinde başlamış, 940 yılında Çankırı hapishanesinde devam etmiş, 941 yılında Bursa hapishanesinde tamamlamış olduğu anlaşılmaktadır. Destan dosyasının başında bulunan 9.8.1950 tarihli mektuptan, şairin kitabın telif hakkını 3500 lira karşılığında inkilâp kitabevi sahibi Garbis Fikri'ye sattığını, baskı sırasında ressam Abidin Dino tarafından yapılan desenlerin de verileceğini öğreniyoruz. Telif hakkının birkaç defada alındığını gösteren ve avukatı Bay irfan Emin Kösemihal tarafından imzalanan makbuzlar da dosyanın başına konmuştur.”
Yaşadığımız kötü anıları unutamamak
İncinmeye yaşayanın gözünden bakmalı. Eğer hemen onarmasaydım, uzun süreli belleğe yerleşme riski olacaktı. Ne kadar hızlı onarırsan, ilişki o kadar çabuk eski haline döner. Ve zamanla bunu daha iyi yapmayı öğreniyoruz. Uzun beklersen, beyin uzun süreli belleğe atıyor.
Reklam
Belli bir yaştan sonra kendimizi güvende ve yaptıklarımızın doğruluğundan emin gösteren bir maske takıyoruz. Zamanla bu maske yüzümüze yapışıyor ve bir daha çıkmıyor. Çocukken ağlarsak ilgi, üzüntümüzü belli edersek de teselli göreceğimizi öğreniyoruz. İnsanları gülümsememizle ikna edemediğimizde gözyaşlarımızın mutlaka işe yarayacağını biliyoruz.
Ben onu kırmadığıma inanıyor olabilirim. Bir önemi yok; çünkü incinmeye, yaşayanın gözünden bakmalı. Eğer hemen onarmasaydım, uzun süreli belleğe yerleşme riski olacaktı. Ne kadar hızlı onarırsan, ilişki o kadar çabuk eski haline döner. Ve zamanla bunu daha iyi yapmayı öğreniyoruz. Uzun beklersen, beyin uzun süreli belleğe atıyor
" Ben onu kırmadığıma inanıyor olabilirim. Bir önemi yok; çünkü incinmeye, yaşayanın gözünden bakmalı. Eğer hemen onarmasaydım, uzun süreli belleğe yerleşme riski olacaktı. Ne kadar hızlı onarırsan, ilişki o kadar çabuk eski haline döner. Ve zamanla bunu daha iyi yapmayı öğreniyoruz. Uzun beklersen, beyin uzun süreli belleğe atıyor. "
Belli bir yaştan sonra kendimizi güvende ve yaptıklarımızın doğruluğundan emin gösteren bir maske takıyoruz. Zamanla bu maske yüzümüze yapışıyor ve bir daha çıkmıyor. Çocukken ağlarsak ilgi, üzüntümüzü belli edersek de teselli göreceğimizi öğreniyoruz. İnsanları gülümsememizle ikna edemediğimizde gözyaşlarımızın mutlaka işe yarayacağını biliyoruz. Büyüyünce ise -banyoda kimselere duyurmadan ağladıklarımızı saymazsak- çocuklarımızın yani haricinde ne ağlıyoruz ne de gülüyoruz. İnsanlar bizi savunmasız görüp bundan faydalanmak isteyebilir diye duygularımızı belli etmiyoruz. Uyku her derde deva.
113 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.