Kendime ağırlık yaptığımı hissediyorum,evet,bilinçlenmeye mahkûm olmaya benzeyen bir ağırlık veriyorum üzerime, ansızın ortaya çıkan, vaktini hisseden ile görenin arasında,uyuklayarak gidip gelmekle geçirmiş, gerçek bireyselliğin kavramı bu.
Bu dünyadaki insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı.
Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurg'u göremesen de bari küçük bir serçeyi gör. Kaf dağına varamasan bile hiç olmazsa evinden çıkıp kırlara açıl; böcekleri,kuşları,çiçekleri ve tepeleri seyret. Bırak dünyanın haritasını yapmayı! Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy.
Estella kafamdaki kaygıların, duygularımdaki altüstlüğün öyle ayrılmaz bir parçasıydı ki,bunun ne kadarını ben yarattım gerçekten saptayıp çıkaramıyordum.
Daha sonraları da yaşantının üstüne bütün renkleri,kıvançlarla mutlulukları bir süre için kapatan ,ortada diş sıkıp dayanmanın donukluğu dışında hiçbir şey bırakmayan kara bulutlar indiği olmuştur.