"İşte bu, yüreğimin derinliklerinde saklamayı sürdürdüğüm özümdü. Dış dünyaya karşı neşeyle gülüyor, insanları da güldürüyordum ama aslında böylesi karanlık bir yüreğim vardı."
"... ama o yeni yerde kendimi daha rahat hissediyordum. Bunu, şaklabanlığın o sıralarda iyice benliğimin bir parçası haline geldiği, insanları kandırırken eskiden olduğu kadar sıkıntı çekmediğim şeklinde açıklayabilirim."
"Ancak, insanlara inanmak, hemen din yoluna açılmıyordur, sanırım. Sonuçta, gülenler de dahil tüm insanlar, akıllarına Yehova ya da başka bir şeyi getirmeksizin, birbirlerine inanıp güvenmeksizin yaşayıp gitmiyor mu işte?"
"O herifin her şeyi bir tuhaftı zaten. Sinüs rahatsızlığı, sivilceler, berbat dişler, ağız kokusu, pis tırnaklar. Yani, bu manyak orospu çocuğuna acımadan edemiyordunuz."