Halil Cibran(1883-1931) diyince akla ilk gelen yapıt Ermiş'tir. Ermişin Bahçesi de onun devamı olarak yazılmış ve yazarın ölümünden sonra yayımlanmış.(1933)
Her güzel eserde olduğu gibi kitabı okumayı bitirdiğimde neden daha önce okumadığımı sordum kendime. Ne yaparsak yapalım, okuyacak o kadar güzel kitap var ki... Tüm güzel ve okunası kitaplara yetişemeyeceğiz maalesef.
Kitapta bendeki baskıda 10. sayfanın tamamını alıntılamak istedim aslında fakat daha sonra inceleme yaparım ve orada paylaşırım diye düşündüm. İşte o sayfadan cümleler:
Yazık o millete ki, dokunmadığı şeyi giyer, ekip bilmediğini yer, hasat etmediği tohumun ekmeğiyle beslenir, kendi cenderesinden çekmediği bir şaraptan içer.
Yazık o millete ki, zorbayı bir kahraman gibi alkışlar ve gösterişli fatihi hayırsever sanır.
Yazık o millete ki, rüyasında küçümsediği tutkuya uyanıkken boyun eğer.
Yazık o millete ki, sesini sadece cenaze törenlerinde yükseltir, sadece yıkıntılar arasında kibirlenir ve sadece boynu kılıçla kütük arasındayken başkaldırır.
Yazık o millete ki, devlet adamı bit tilki, filozofu bir hokkabaz, sanatı yamama ve taklit sanatıdır.
Yazık o millete ki, yeni hükümdarını borazan sesleriyle karşılar ve bir sonraki hükümdarını da borazanlarla karşılamak için, onu yuhalayarak uğurlar.
Güçlü adamları henüz beşikteyken, bilgeleri yıllarca susturulan o millete yazık!
Ve her parçası kendini bir millet sanan, o bölünmüş millete yazık!
Ben yazarı ve yazarın (okumuş olduğum) her iki eserini de çok sevdim. Umarım sizler de seversiniz hatta belki yazarla benden önce tanışmışsınızdır ve zaten seviyorsunuzdur.