Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Zeynep

Sabitlenmiş gönderi
"Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına, ama unutma ki iyilik yapmak isteyenler de çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık, kiminin ki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi! Dünyanın kötülerle dolu olduğunu düşünüp küsme, herkesin iyi olduğu nu düşünüp hayal kırıklığına uğrama! Kendini koru kızım, insanlara karşı kendini koru!"
Reklam
Zeynep tekrar paylaştı.
Sevin sevilin lütfen..
İnsan sevdikçe güzelleşir, güzelleşince de bir pırıltı verir dünyaya kendinden.
Beni anlamıyorlar; ben bu kulakların dinleyeceği ağız değilim.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Severim tini de, yüreği de özgür olanı: böylece onun kafası sadece yüreğinin iç organlarını oluşturur, ama yüreği onu yok oluşa götürür.
Severim yaralandığında bile ruhu derin kalanı ve küçük bir hadiseden bile yok olup gideni: böylece köprüden seve seve geçer o.
Reklam
Sahiden, kirli bir ırmaktır insan. Kirli bir ırmağı içine alıp da bozulmadan kalmak için, zaten bir deniz olmak gerekir.
Zeynep
Bir kitabı okumaya başladı
Böyle Söyledi Zerdüşt
Böyle Söyledi ZerdüştFriedrich Nietzsche
8.4/10 · 37,6bin okunma
160 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Mutluluk Terapileri
Mutluluk TerapileriMehmet Teber
8.4/10 · 220 okunma
İnsan yeteneklerini keşfettiğinde ve bu yeteneklerini hayatına aktardığında varoluşsal bir mutluluk yaşar.
Kirlenen ruhumuzu en son ne ile nasıl temizledik? Ruh yorgunluğumuzu gidermek için ne yapıyoruz? Açıkça itiraf edelim ki, bizler ruhumuzla pek ilgilenmiyoruz. Bunun sonucunda ise ruh hastalıklarına duçar oluyoruz. Sağlıklı bedenlere ama iflas etmiş ruhlara sahip nesiller olarak büyüyoruz.
Reklam
Bu ikiz kardeş olan beden ile ruhun birbirinden farklı ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlar karşılanmadığında hem beden hem de ruh hasta olur. Bizler, şimdiye kadar bedenimizin ihtiyaçlarını çok önemsedik. Hiçbir zaman bedenimizi ihmal etmedik. Ona gerekli bakımı yaptık. Ya ruhumuz? Hiç düşündük mü ruhumuzun ihtiyaçlar nedir, ruhum da kirlenir mi, diye? Ruhuma bakım yapmazsam neler başıma gelir, diye kendimize sorduk mu acaba?
Kısacası hayat, ruhumuzun karşılıklı iki çizgileri arasında uyum yakaladığımız ölçüde güzel. Hayat bir sarkaç gibi zıtlıklar arasında ahenkle dolaştıkça keyifli. Ve sanırım en önemli nokta, her biri farklı bir nota hükmünde olan özelliklerimiz ile güzel bir melodi çalabilmek. Ve göçerken dünya denen bu kubbeden, çaldığımız melodilerle geride baki kalacak hoş bir seda bırakabilmek.
Biz insan olarak, bünyemizde birbiri ile iç içe ama aynı zamanda birbirinin zıddı gibi görünen birçok özellik barındırıyoruz. Madde ile mana, dünya ile ukba, kalp ile akıl, beden ile ruh, duygu ile düşünce, iş ile aile bunlardan sadece birkaçı. Bizler bir sarkaç gibi bu noktalar arasında gidip geliyoruz. Ne zaman ki bizler, bizi oluşturan bu özelliklerin arasında bir ahenk ve denge yakalıyoruz, işte o zaman hayattan keyif alıyoruz.
Baharda bizi ıslatan şiddetli yağmurunun altında, bitkilerin ve hayvanların sulanması vardır. Toprak altında çile çeken tohum, bir süre sonra çiçek açar ve meyve verir. O çektiği çile görünüşte çirkindir ama neticesinde ne kadar güzellikler vardır. İnsanın başına gelen belalar da insanı daha güzel meyvelere hazırlamaktır belki de. Ben bu sırrı öğrendikten sonra, artık mutsuz olmuyorum. Çünkü biliyorum ki O'ndan gelen güzeldir. Lütfu da hoştur, kahrı da.
Mutluluk için biz yetişkinlerin kendimize yeni hayal odaları inşa etmemiz gerekiyor. İçinde güzel hayallerin olduğu, sevdiklerinmizle mutlu olduğumuz odalar. Gerçek hayat bizi sıktığında kapıya açıp içeri girmeli ve biz de çocuklar gibi mutlu olabilmeliyiz.
Çocuklar karşılıksız bir şekilde seviyor. Kolay affediyor, hemen gülüyor. Sevmek için bir ön şartları yok. Onların bu halleri doyasıya sevilmelerini sağlıyor. Yetişkinler öyle mi? Sevmek için öne sürdükleri o kadar çok şart var ki? Standartları o kadar yüksek ki? Bu durum, onları sevgiden mahrum ediyor. Az sevince ve sevilince mutluluğun ibresi de otomatik olarak düşüyor. Bunun yerine belki koca Yunus'un "Yaratılanı severim Yaradandan ötürü sözünü rehber edinen bir anlayış getirmek gerekiyor. Sevmek için, muhatabımızın aynı milliyetten, aynı takımdan, aynı şehirden, aynı partiden, aynı inanıştan olmasına gerek yok. Bizi yaratan, ona da değer verip yarattıysa, onu besliyorsa ve o kişi ihanet ve art niyet içinde değilse, elbette o kişi sevilir. Mevlana gibi demek gerekiyor belki de: "Ne olursan ol gel, emin ol sevileceksin..."
1.126 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.