akıcı dili, ilgi çekici konusu, feminizme olan yaklaşımı ile çok başarılı ilerlediğini düşündüğüm kitap; vejetaryenlikle ilgili ufacık bir bölümde “e bitkilerin de canı var” argümanı kullanmasıyla beraber gözümdeki itibarını yerle bir etti, sene olmuş 2024, bitkilerin de canı var o zaman onları da yemeyek cümlesini kurmak için ya yaşça epey küçük (henüz öğrenme fırsatı olamayacak kadar küçük) ya da cahil olmak gerekir diye düşünüyorum. bu argümanı kullanan insanların bilgi dağarcığı düşünüldüğünde, yazarın oturup bir kitap yazabilmiş olmasından dolayı da kutluyorum kendisini, zira yaratıcı cümle kurma konusunda problemleri de var gibi duruyor. okurken kurgusuna gülümsediğim, hatta sevdiğim için ortalama bi puan verdim kitaba. o kahrolası cümleyi görmeseydim iyiydi…..
AY Bİ DE BU CÜMLEYİ KURAN KİŞİ BİR BİLİM İNSANI BU KURGUDA….. KİMYA VE BİYOLOJİYLE İLGİLENİYOR……….. of güzelim kurguya bu yapılır mı ya
Sevimsiz adamların pek çoğu gibi Bay Sloane de başka kadınların onu cazip bulabildiğine sahiden inanıyordu. Harriet bu özgüvenin nereden geldiğini bir türlü anlamıyordu. Aptallar, aptallıklarını aptallıklarından ötürü fark etmiyor olabilirdi belki ama tipsizler tipsizliklerinin farkında olmalıydı çünkü aynalar vardı.
En dipte neşe veya yalnızlık kristalleri, uçup gitmiş bir anıdan süzülenler, içi oyulup su altında kalanlar, derken zamanın her şeyin ilacı olmadığını fark edersin, bazı çatlakların içi dolmaz.