Harika tasvirler, adeta oradaymışçasına tüm olayı yaşamışsın hissi veren şahane betimlemeler, başarılı psikanalizler ve tabiki yine karşımızda bir diğer muazzam eseri ile Stefan Zweig.
Bir kadının geçmişindeki 24 saatlik bir zaman dilimi; ana karakterin belki vicdan rahatlatmak, onaylanmak hissiyatı ile belki de gayrı ihtiyari yargılanmadan dertleşebileceği birisiyle paylaşma ihtiyacından doğan bir öykü diyebiliriz. O 24 saatlik kısa zaman diliminin karaktere tattırdığı duygular silsilesini, içsel çatışmalarını, kalbi ve mantığı arasında yaşadığı gitgelleri, cesaretini, toplum baskısını ve daha birçok konuyu 70 sayfada olabileceğinden çok daha başarılı bir dille işlemiş Zweig. Bir erkek olarak kadının iç dünyasını bu denli tarif edebilmesi ve çözümleyebilecek empatiyi kurabilmesinin yanı sıra, yine bir erkek okuyucu olan bana da bu denli aktarabilmiş olması Stefan Zweig için duyduğum saygıyı arttırmış ve beni bir kez daha kendine hayran bırakmıştır.
Okuyucuya bakış açısı kazandıracak, kendi içinde çok yerinde öğretiler barındıran başarılı bir eser.