Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.16
Nur
Nur
@Moongirloftotoro
Belli ki susmak, yaratılmamış şekliydi dünyanın!
93 okur puanı
Aralık 2020 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
İşte! Hayatın ta kendisi.
Şu ana kadar okuduğum romanlarda beni en çok etkileyen ilk üçün arasında ikinci sırada diyebilirim, belki birinciyi bile yerinden edebilir zamanla kim bilir.
Yazarla ilk tanışmam Semerkant kitabı ile olmuştu ilgimi çekmiş ve beğenmiştim eseri. Artık benim için okunmaya değer eserler veren yazar listeme girmişti, Amin Maalouf. Sıradaki kitabın
SÜTÇÜ
Dehşet çarpıcı nitelikte bir kitap. Toplumun insan hayatının içine bu denli cüretkarca müdahil olduğu tarihi psikolojik bir kurgu roman.
Herkesin ve her şeyin GÖZALTInda olduğu, paranoyakça yaşamın zirvelerinin yaşandığı, çok doğal samimi ve insani içgüdüsel günlük hareketlerin terör faaliyeti olarak nitelendirilebileceği, herkesin makul
Dünyanın birçok yerinden farklı zamanlara ait insanların kimi zaman dinsel kimi zaman kehanet kimi zaman haberci kimi zamanda kaotik görmüş olduğu rüyaların toplandığı bir eser bu kitap.
Babil kralından tutun, Gılgamış Destanı'na ordan Doğu efsanelerine , ehli din kitaplarına konu olmuş Hz. Yusuf'a ve daha birçok önemli şahsiyetin
Okur Takip Önerileri
Bir bilemeyişin, bir tutunamayışın romanı. Arayışın, buldum sanılan ama bulunamayışların romanı. Kendini bilememe, ne istediğini anlayamama ve bolca savrulmaların olduğu, iç huzurun istikrarının hiç sağlanamadığı, insanın latifelerinin öldürülmesi sonucu bir dibe vuruşun bir kendini kaybedişin hikayesi Emma Bovary'in hikayesi.
Madam Bovary; baş karekterimiz olarak yakalayamadığı öz saadetin, çalkantıların ve çelişkilerin kendisinde haylice olduğu, duygu bunalımlarının sıkça yaşandığı, kitaplarda okuduğu o bahtiyarlık, ihtiras, kendinden geçme hallerinin hayatının hangi hallerinde olduğunu düşünen ve bulmaya çalışan ama hatalarıyla buna ulaşamayan bir kadın.
Mösyö Bovary ise Emma'nın yanında sönükleşen, bir hayli edilgen hale dönen, her şeyi yüzeyselliğe bırakan, anlam arayışından uzakta, mesut olduklarını zannettiği içi pörsümüş bir birlikteliğin farkına varmak istemeyen bir eş.
Bir gelişememe, kendinde tekrara düşmenin acı vehametinin gözler önüne serildiği bi roman.
Keyifli okumalar.
İncelemesini yaptığım bu kitap Nihan Kaya'nın üçlemesi (Bütün Çocuklar İyidir, İyi Aile Yoktur, İyi Toplum Yoktur) arasında okuduğum sonuncusuydu.
Kaya, ailede ve toplumda normalize edilmiş ne varsa sonuna kadar meseleyi irdeliyor. Meselenin iç yüzünü, asıl var olma sebebini gözler önüne seriyor.
Her şeyden önemli gördüğü o çocuğu\ çocukluğu (
Nihan Kaya bu kitaba, çocuklara ve yetişkinlerin içindeki çocuklara hitaben giriş yapıyor.
Evet, anladığınız gibi bu kitap her yaşa hitap eden bir eser.
Bir yetişkin gözüyle okuduğumda dahi ' Ben neyim, nasılım ve haklarım neler? ' sorularına bir daha bir daha cevaplar bulduğum harika bir başucu eseri.
Bakın kitap bize ne söylüyor:
'' Ben
Nasıl bir kaderden kaçıştır bu?
Kaçmak; seni istemediğinden uzaklaştıracak olan şey midir, yoksa farkında olmadan ona yaklaştıracak olan mı?
Ardına bakmadan kaçtığın şey, elbet bir gün yaşanacak olan değil midir?
***
Eserin yazılmasının üzerinden yirmi beş asır geçtiği halde güncelliğini ve üzerindeki ilgiyi yitirmeden günümüze ulaşmış olması ele alınan konunun - kader probleminin- muhtevası yönünden olsa gerek.
Çünkü insanlığın içinde hala canlı tuttuğu ve kıyamete kadar da canlı kalacak olan şeydir, kader. Kaçınılmaz olan şey.
Yunan'da Thebai Kralı Laios'un yeni doğan çocuğu hakkında Tanrı Apollon'un söyledikleri kral ve kraliçeyi endişeye sevk eder.
Bu korku onlara kundaktaki yavrularını ölüme göndermeyi zorunlu kılar.
Kaderlerinden kaçmaya çalışan ve bunu yaptıklarına inanan kral, kraliçe ve büyümüş oğul Oidipus hiç farkına varmadan yaşadıkları hayatın kaçmayı beceremedikleri kaderleri olduklarını anlarlar.
Hüznün, acının ve korkunç bir kaderin hikayesi bu.
Keyifli okumalar...
#tragedya#Yunantragedyası
Eser Osmanlının son dönemleri,cumhuriyetin kuruluşu ve devamının geçtiği yıllarda bir ailenin üç kuşağının serüvenini anlatıyor.
Çalkantısı içinde oldukları bu dönem hayatlarına da yansımıyor değil.
O dönemin Türkiye'sinin modernleşme çabaları özelde bir aile ve bu ailenin yakın çevresi üzerinden ele alınıyor.
Yaşanan bu büyük devinimlerin yanında insanda da bir şeyler oluşmalı içten,öyle değil mi?
Ama ne yapmalı,nerde durmalı, nasıl başlamalı buna?
Peki ya yolunu bulamazsa?..
Bunların cevabı bilinmiyor ya başlamalı arayışa.
Deniyorki eserde:''... bir kere akllın ışığı düşmüş artık yabancısınız ne yaparsanız yapın yabancısınız.Yaşadığınız dünya ile ruhunuz arasında uyuşmazlık var.''
Özellikle dünyalarına tanık olduğumuz üç dost Refik, Ömer ve Muhittin ile anlayacağız bu yabancılaşmayı.
Burda anlayacağız hiçbir yere ait olamayışımızı, kendimizi konumlandıramayışımızı.
Önce herkese ve her şeye nihayetinde ise kendine yabancılaşmayı burda göreceğiz bir kez daha.
Düşünüyorum da yirmi iki yaşında yazılmış bir roman...
Harikulade.
Nobel ödülünü boşuna almamış dedirtiyor.
Tek bir kahramanın değil, her bir karekterin üzerinde tek tek durulmuş, her birinin duygu dünyasına yelken açılmış.
Dönemin ruhu yaşanmışlıklar arkasına sığdırılmış,politik duruşlara yer verilmiş.
Bu uzun diyaloglarla bu gündelik yaşam böylesine sıkıcılıktan uzakta ve sorgulatır tarzda okuyucuya sunulmuş.
Ben sevdim bu arayışları ve bulamayışları yahut buluşları. <3
Keyifli okumalar.
Türü aslında roman olan bu kitap sanılanın aksine karşımıza çok daha farklı tarzda ortaya çıkıyor.
Karşınızda gelenekselleşmiş bir roman ve ondan alabileceğiniz bir haz yok. Bu tamamıyla farklı bir işleyiş...
Olay örgüsü yok, ilerleyen bir hikaye yok .
Olabildiğine durumlar ve duygular mevcut.
Yazarın akışı sık sık bölüp durumlar hakkında fikirlerini söylemesi ve yabancı kelimelerin fazlalığı sizi esere adepte olma konusunda zorlayabilir. Kitaptan kopmaya başlayabilirsiniz.
Özellikle Japon kültürüne uzak kalışımız ile bahsedilen ressamlara ve şairlere yabancı olmak elinize telefonu alıp ufak çaplı bir araştırmaya götürebilir sizi. Yani yine kopuş... :)
Evet, ne zamanki bir kopuş yaşasam kendimi kitaba biraz daha verebilmek ve kitabın da beni sarabilmesi adına sesli okumaya geçerim çoğu zaman bu taktik işe yarar .
Kitap biteli kaç gün oluyor ve ben etkisini yeni yeni hissetmeye başlıyorum.
Bu eseri bir daha okumak isteyebileceğim aklıma bile gelmezdi.
Şuan anlıyorumki kitaba asıl tadını veren yer, okurken pek de hoşlanmadığım akışın bölünüp duygu ve durum tasvirlerinin ve tahlillerinin yapıldığı yermiş.
***
Tokyo'nun aşırı medeni atmosferine dayanamayan bir sanatçının hikayesi.
Kendini doğanın merkezine attığı bir yerde, onunla bütünleşemeye çalıştığı , yaptığı hiç bir hareketin yadırganmayacağı bir yolculuk.
Kelimelerle çizilen resimler ve kendinizi içinde bulacağınız sayısız tablo her bir ayrıntısı özenilesi.
Ve size bu eşsiz görüntüleri sunan doğa...
Belki yanınıza alacağınız birkaç çiçek ve birkaç şiir....
Beni büyük bir sürprizin karşılayacağından habersiz elime aldığım Peyami Safa'nın bu romanı onun kaleminden okuduğum ilk eseridir.
Açıkça söylemek gerekirse etkisinde bu kadar kaldığım az eser vardır. Öyleki başka bir kitabı elime alıp okumaktansa bu romanın hissiyatını üç - dört gün daha içimde sürdürmeyi yeğliyorum.
İnsanın ruh haletinin bu kadar derinlemesine ve anlaşılır bir şekilde işlendiği, kişinin kendi hissiyatlarından parçalar bulduğu bir şaheser.
Hasta bir insanın ruh alemine açılan bir kapı...
Vaziyetinin ağırlaştığı dönemde başlayan sayıklamalar,
Dört duvar arasında sıkışıp kalmalar,
Sancılar, kıvranışlar...
Ardından gelen bir rahatlama ile kendine bahşedilen yabancılaşmış bir dünya, korkmaya mahkum bir hayat...
Adlandırılamayan duygularla acı bir aşkın içinde bulunacağınız bir kitap.Dili öylesine sade ,samimi, içten ve akıcı. Bir solukta okunabilecek klasik bir eser.
Bir çok aristokratı kendine aşık eden günahın ve masumiyetin nişanesi yosma bir kadının ölümsüzleştirilmiş bir hikayesi.
''Yirmi üç yaşında ölen güzel bir orospu insanların hafızasına bir 'azize' olarak kazındı.''
Kitap hakkında bilinmedik ayrıntılar için tavsiye bir yazı : Ahmet Altan / Kamelyalı Kadınlar hurriyet.com.tr/kamelyali-kadin...
Ve Verdi 'nin ünlü operası La Traviata ( Kamelyalı Kadın) T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı resmi youtube sayfasında izleyicelere sunulmuştur. İzlemek isteyenlerin dikkatine :)
'' Yazmanın bu yararı var işte, küçük bir işaretle,canımın istediğini getiririm.İstersem fikrimi değiştiririm.Kim ne yapabilir?Hadi bakalım...''
Peki yaşamın?
Ne gibi yararı olacaktır ki? Kime,neye...
Çizilen sınırlar içinde ne kadar, nereye kadar canının istediğini yapabilirsin ki?
Hep birileri müdahaleye hazır değil midir zaten ?
...
İşte sana ait bir hayat inşa etme vakti !
Al eline kalemini...
