30 yıl arayla yazılmış iki kitabın bir oturuşta yazılmış hissi vermesi bence ilk ilgi çeken durum. Birinci ve ikinci kitap aynı muhteşem anlatım biçimleriyle birbirini tamamlıyor. İlk kitaptan 30 yıl sonra da olsa, tek kitap hissi veren ikinci kitabı yazması bence muhteşem olmuş. Çünkü ilk kitap bitiyor ve insan, devam etmeli diyor.
Düşsel Konçerto' da olduğu gibi kendini içine çeken kitabın diğerinden tek farkı, hikayelerin daha gerçek ve ayaklarının daha yere basıyor olması. Gog' da anlatılan hikayelerin daha gerçekçi olmasına rağmen konçertoda geçen düşsel hikayelerin şahsım adına daha ilgi çekici olduğunu düşünüyorum.
İkinci kitabın başına iliştirilmiş önsöz niteliğindeki okuyucuya sesleniş kısmını, konusu hakkında daha zengin bilgiye sahip olunabilmesi adına da aynen kopyalıyorum.
Şimdiden iyi okumalar
"Giovanni Papini GOG’u 1931 yılında yazmıştır. Şüpheci bir düşünceye, mücadeleci bir ruha sahip olan Papini, yarattığı saf, cahil, dünyada olan bitenin, her sistemin nedenini arayan, öğrenmek için çırpınan bir Amerikalı milyarder tipi aracılığıyla her şeyin boşluğunu, bütün olanların hiçliğini ortaya koyuyor. Tek ihtiyaç bir lokma ekmektir, kaçınılmaz son, ölümdür. GOG’un giriştiği denemeler ona bunları açıklıyor, ama GOG ölmüyor. Yirmi yıl sonra tekrar ortaya çıkıyor, ümitsiz araştırmalarına yeniden başlıyor. Zamanımızda yaşayan ünlü insanlarla karşılaşıyor, iç dünyalarını öğreniyor. Hatta ölmüş şöhretlerle de, onlardan kalan yayınlanmamış eserlerinden parçalar, hatıralar yolu ile karşı karşıya gelecektir."