Ey aşk!
Ateştir senin nesebin,
niteliğin dumandır,
kaynağın ise rüzgâr...
Su, tufâna dönüştü toprak da küle.
Senin kokunla ateş rüzgâra karıştı.
Şirinsiz her saray, bisütûn gibi virânedir...
Ferhatsız her dağ, bir saman çöpüdür rüzgârda...
Yedi nesil öteye,tüm atalarımız gâmdı..
Bize miras kalan,hep sonsuz keder oldu.
Rüzgar esince toprağımızdan senin kokun geliyor.
"Sadece sen kalacaksın
Biz hepimiz gidince…”
Hafız-ı Şirazi
Hafız-ı Şirazi
Döner yine Kenân’a kaybolan Yûsuf, üzülme / Üzüntüler kulübesi gül bahçesi olur bir gün, üzülme
İyileşir durumun ey gam çeken gönül kaygılanma / Geçer bu çılgınlığın, sakinleşir başın, üzülme
Dönmese de felek bizim arzumuzca iki gün / Bir kararda kalmaz devran her zaman, üzülme
Gelirse ömrün baharı, yine çimenler üstünde / Başına gülden şemsiye çekersin ey bülbül, üzülme
Ümitsiz olma sakın ha, bilmezsin gaybın sırrını / Perde ardında olur gizli oyunlar, üzülme
Ka’be aşkıyla çölde yürüyeceksen eğer / Batsa da ayağına muğîlân dikeni, üzülme
Sevgilinin ayrılığında, rakibin sıkıntısında halimizi / Bilir hep halden hale sokan Allah, üzülme
Söküp götürürse de yokluk seli varlık temellerini ey gönül / Kaptanın Nûh ya, korkma tufandan, üzülme
Konak tehlike dolu, hedef çok uzak olsa da / Sonu olmayan bir yol yok, üzülme
Yoksulluk köşesinde, karanlık gecelerin yalnızlığında Hâfız / Oldukça virdin dua ve Kur’ân, üzülme.
Aramızdaki temel fark ne, biliyor musun? Sen insanlara baktığın zaman üniformalar, bayraklar ve din görüyorsun!” Peki, sen ne görüyorsun bakalım? “ İnsan, sadece insan. Seven, acı çeken, acıkan, üşüyen, korkan bir insan