Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Melike Sena

200 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Ahraz
İnsanın boğazında acı bir his bırakıyor Ahraz. Toplumun ötekileştirdiği, görmezden geldiği, burun kıvırdığı Adile ve oğlunun hikâyesi… Tarih, mitoloji, dinî inanışlar ve pagan geleneğiyle harmanlanmış. Yazarın dili, kelimelere dokunuşu öyle etkileyici ki. Nasıl güzel betimlemek öyle… Ne yazsam eksik kalacak, büyüsü bozulacak gibi hissediyorum. Hem konusuna hem şairane diline hayran kalarak, yer yer duygulanarak, yer yer büyük bir merakla okudum. Derini görmek isteyenlere, farkındalığı yüksek olanlara ilaç gibi gelecek bu kitap. Uzun bir süre düşüneceğim, etkisini hissedeceğim ve sevdiklerime hediye edeceğim. Sizler de okumalısınız.
Ahraz
AhrazDeniz Gezgin · Can Yayınları · 20194,863 okunma
Reklam
184 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
“İnsan Olmak” tam anlamıyla bir başucu kitabı. Kendimi, insanları, hayatı, evreni, varoluşu sürekli sorgulayan ve düşünen biri olarak bu kitabı okumak ruhumu besledi. Kitapta Engin Geçtan’ın önsözünde söylediği gibi “insanın kendi kendisine tutsak olmasına yol açan kısırdöngülerin oluşum nedenlerine ve yaşanış biçimlerine” yer verilmiş. Bireyi, toplumu, aile ilişkilerini, insana has korkuları, değer biçimlerini, yalnızlığı, yani hayatı, yani “insan”ı okuyoruz. Sadece kendi penceremizden izlediğimiz(!) insana, farklı pencerelerden bakıyoruz. Satırlarda bazen kendimizi, bazen çevremizdeki insanları buluyoruz. Ama her bir satır tanıdık tatlar bırakıyor insanın damağında. İnsanın, kendisini gerçekleştirme yolculuğunda kendi yoluna koyduğu taşları daha net görebilmeyi sağlıyor. Son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan biriydi. Sizlere de tavsiye ederim.
İnsan Olmak
İnsan OlmakEngin Geçtan · Metis Yayınları · 201923,1bin okunma
177 syf.
7/10 puan verdi
Ferit Edgü, Abidin Dino için “Abidin budur; sılaların ve yarınlara uzanan yolların ozanı.” diyor. Akan kana karşı, yaşayan insandan yana Abidin Dino’nun biyografisini okuyoruz. Ferit Edgü, onun çok yönlü hayat hikâyesini şiirsel bir dille aktarıyor okuyucuya. Üstelik Abidin Dino’nun ressamlığı dışında ölümünden sonra ortaya çıkan bir özelliğini de anlatıyor bizlere. Keyifle okudum, sizlere de tavsiye ederim.
Abidin
AbidinFerit Edgü · Sel Yayıncılık · 201545 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
256 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Gençlik
Gençlik'te sevgili Nikolay İrtenyev'in (Tolstoy) on altıncı yaşını bitirdiği dönemi okuyoruz. Tolstoy'un hayalleriyle tanışıyoruz. Yaşama dair, geleceğe dair kurduğu hayallerinin temelinde dört duygu olduğunu anlatıyor bize. O'na duyduğu sevgi, "sevgi"yi sevmek, kibirli bir mutluluk umudu, kendine duyduğu tiksinti ve pişmanlık onun
Gençlik
GençlikLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20212,794 okunma
144 syf.
10/10 puan verdi
·
28 saatte okudu
İlkgençlik
İlkgençlik döneminde yaşama dair farklı bir bakış açısı kazanıyor Tolstoy. İlk kez yalnız olmadığını, ailesinin bir toplumda yaşadığını, kendisiyle hiç ilgisi olmayan insanların da bir yaşamı olduğunu düşünmeye başlıyor. Bu dönemde din konusunda kafasını karıştıran kuşkular başlıyor. Özellikle evde yaşadığı durumlar onu Tanrı'nın adaletsizliği
İlkgençlik
İlkgençlikLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20212,390 okunma
Reklam
168 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Çocukluk
Lev Nikolayeviç Tolstoy'un yarı otobiyografik üçlemesi: Çocukluk, İlkgençlik ve Gençlik. Tam anlamıyla otobiyografik eserler olmamakla birlikte tam anlamıyla kurgu eserler de değiller. Bu nedenle kitaplarda anlatılanların ne kadar gerçek ne kadar kurgu olduğundan emin olamıyoruz. Çocukluk'ta Nikolenka'nın (Tolstoy) onuncu yaşını doldurduğu 9
Çocukluk
ÇocuklukLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20107,1bin okunma
84 syf.
9/10 puan verdi
·
23 saatte okudu
Küçük Şeyler tıpkı ismi gibi hayatın içinden küçük anıların hikâyelerini bir araya getiriyor. Her insanın hayatında en az bir kere yaşadığı hayalleri, hayal kırıklıklarını, acıyı, yaşam mücadelesini konu edinen sekiz güzel hikâye okuyoruz. (Sekiz hikâyenin bir tanesinin çeviri olduğunu da belirteyim.) Bu kısacık hikâyelerin her biri beni ayrı ayrı etkiledi. Samipaşazade Sezai, sıradan görünen konuları şairane bir dille anlatmış. Ve önsözünde de şöyle demiş: "En ayrıntılı, en mükemmel kitaplarda bazı küçük seyler eksiktir ki, o küçük şeylerin edebiyat açısından önemi pek büyüktür." Mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum.
Küçük Şeyler
Küçük ŞeylerSamipaşazade Sezai · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201813,2bin okunma
288 syf.
4/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Keşke Koleksiyoncusu değil "Klişe Koleksiyoncusu". Böyle bir giriş yapmamak için çok direndim ama yok, olmadı. Çok üzgünüm bunun için. Size nedenlerini anlatacağım. Başından sonuna kadar bayağılıklarla donatılmış, yeşilçamvari bir kitaptı Keşke Koleksiyoncusu. Asker arkadaşı iki babanın aynı gün doğan çocukları, coğrafya sebebiyle çocuklara verilen isimler, birlikte büyüyen çocukların birbirine âşık olması, bir diğerinin evlenmesi ve keşkeler. Zorlama bağlantılar, zorlama diyaloglar, zorlama alt metin. Kitaba başlarken çok heyecanlıydım inanın, ancak daha ilk yarısında heyecanım yerini hüsrana bıraktı. Kitaba ve yazara haksızlık etmemek adına sonuna kadar okudum. Elbette yazarın, kitabın sonunda okuyucuya verdiği bir mesaj var. Hiçbir kitap boşuna yazılmıyor. Ancak bu mesaj, kitabın her yanına yayılan, kişisel gelişim kitaplarında da gördüğümüz ve benim hiç hoşlanmadığım öğütlerle okuyucunun gözüne gözüne sokulmuş ne yazık ki. Dikkatimi çeken bir noktayı buraya eklemek istiyorum; kitaptaki karakterlerden biri, okuyucuya "Kahraman Tazeoğlu, Ahmet Batman karakterlerine benzer acılar çeken" şeklinde tanıtılmış. (Bkz. sy. 169) Çok üzgünüm ama yazarın yukarıdan baktığı, eleştirisini yaptığı bayağılığın sınırları dışına çıkamaması bana oldukça komik geldi. Son olarak elimdeki kitapta çok fazla yazım hatasıyla karşılaştım. Zaten zor olan okuma sürecimi daha da zorlaştıran bu yazım hataları beni oldukça rahatsız etti. Okuduğum hiçbir kitap hakkında kolay kolay söyleyemeyeceğim bir şeyi ne yazık ki Keşke Koleksiyoncusu için söylemek zorundayım: "zaman kaybı".
Keşke Koleksiyoncusu
Keşke KoleksiyoncusuAyşegül Kocabıçak · İthaki Yayınları · 202090 okunma
72 syf.
10/10 puan verdi
·
10 saatte okudu
"Bu öykü insanları delirtsin diye değil, delirmekten kurtarsın diye yazıldı ve işe yaradı da." Charlotte Perkins Gilman, ağır ve sürekli sinir bozukluğu yaşadığı yıllarda ünlü bir sinir hastalıkları uzmanına gitmiş. Doktor, Gilman'a uzak bir yerde sıradan bir ev hayatı yaşamasını ve asla kaleme sarılmamasını -yazmamasını- önermiş.
Sarı Duvar Kağıdı
Sarı Duvar KağıdıCharlotte Perkins Gilman · İthaki Yayınları · 20191,923 okunma
320 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Yüz küsür yıl öncesinden bugüne bakıyor Jack London, Demir Ökçe'de. Bugün hâlâ süren kapitalist sistemi eleştiriyor şüphesiz. İşçi, emekçi sınıfın mücadelesini anlatıyor. Demir Ökçe ismiyle anılan Oligarşi'nin yarattığı yıkımı göz önüne seriyor. Kitabı okurken o zamandan bu zamana değişen nedir diye düşünmekten kendimi alamadım. Ne yazıktır ki değişen hiçbir şey yok. İnsanlar arasındaki sınıf mücadelesini, bir tarafın diğer tarafı nasıl sömürdüğünü, birilerinin sürekli olarak ezildiğini okuyoruz. Ne kadar da tanıdık öyle değil mi? Yirminci yüzyılın başlarında Demir Ökçe'yi yazarken mücadelesini verdiği şeyin bugün hâlâ devam eden bir gerçek olduğunu tahmin ediyor muydu acaba Jack London? Demir Ökçe roman türünde yazılmış bir eser ancak okudukça ne kadar öğretici bir eser olduğunu görüyoruz. (Bence eserin didaktik özelliği kurgu özelliğine galip geliyor.) Metafizik, bilim, hak, adalet, eşitlik, sosyalizm, kapitalizm ve daha iyi bir yaşam üzerine karşıt görüşleri bir arada sunan Demir Ökçe, cesaret ve fedakarlığın somut bir örneği. Çok uzun zamandır, dünyaya katlanabilmemi daha kolay bir hale getirdiği için "hayata emek vermek" mottosuyla hareket ediyorum. Bir şeyleri anlatmaya çalışırken, anlaşılamamanın kalbimi kırdığı şu günlerde bu kitabı okumak, bu mottoya yeniden sarılmam gerektiğini hatırlattı bana. Bunun için Demir Ökçe'yi bana hediye eden canım Anıl'a çok teşekkür ederim.
Demir Ökçe
Demir ÖkçeJack London · İş Bankası Kültür Yayınları · 201914,8bin okunma
Reklam
512 syf.
9/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Dune Tanrı İmparatoru
Dune serisinin dördüncü kitabı Dune Tanrı İmparatoru kendi başına bambaşka bir dünyanın kapısını araladı. Başladığımız yerden çok uzak, çok farklı bir noktadayız artık. Her defasında beni şaşırtmaya ve kendine hayran bırakmaya devam ediyor bu muhteşem evren. Şunu itiraf ederek başlamak istiyorum; seriyi okurken beni en çok zorlayan kitap, bu kitap oldu. Zihnimin yorulduğunu, durup dinlenmem gerektiğini hissettim birçok kez. Bu nedenle de oldukça yavaş okudum. Dune Tanrı İmparatoru'nu tek kelimeyle anlatacak olsaydım "değişim/dönüşüm" kelimesini tercih ederdim. Çünkü hem Dune'un hem de İmparator'un dönüşümünü okuduk kitap boyunca. Evren ve karakter, fiziksel ve içsel bir dönüşüm yaşadı. Burada kitabın evrim konusunu da içine aldığını söyleyeyim. Fantastik ögeler de barındıran bu kitapta devlet, din, psikoloji, felsefe, müzik ve tarih de vardı. En başından beri bu yönüyle beni kendine hayran bırakıyor Dune serisi; her şeyiyle düşünülmüş muhteşem bir zekâ ürünü! Serinin ilk kitabından beri dikkatimi çeken bir şey var; bu evrende kadına verilen değer. Bu değeri dördüncü kitapta da gördük. İmparator, "Balıklarla Konuşanlar" adında sadece kadınlardan oluşan bir askerî kuvvete sahipti. Frank Herbert'in kadına verdiği değerin yansıması kesinlikle. Konuşacak, anlatacak çok fazla şey olmakla birlikte seri kitapları yorumlamak, incelemek oldukça zor. Aklımda kalanlarla, bana hissettirdikleriyle bir şeyler yazmaya çalıştım. Bakalım Dune Sapkınları'nda beni neler bekliyor.
Dune Tanrı İmparatoru
Dune Tanrı İmparatoruFrank Herbert · İthaki Yayınları · 20212,859 okunma
210 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Yaşamak
İnsan ömrünün kısalığı ya da uzunluğu sadece yaş aldığı yıllarla ölçülebilir mi? "Yaşamak" çok meşakkatli bir yol. Bir insan, yaşamına nice acı, nice mutluluk, nice güzellik, nice yorgunluk sığdırıyor. Ve yaşamın bize sunacaklarından o kadar habersiziz ki, heybemize sığdırabileceklerimizi tahmin bile edemiyoruz. Yaşamak... Modern Çin Edebiyatının önemli eserlerinden biri. 1993'te yayımlanmış ve akabinde hemen yasaklanmış. Ancak bu yasak, kitabın Çin'de ve tüm dünyada ün kazanmasına engel olamamış. Fugui'nin hayatını okuyoruz Yaşamak'ta. Fugui ile beraber Xu ailesinin de hayatını okuyoruz aslında. Son derece yalın bir anlatımla okuyanın içine bu kadar işlemesi, okuyanı bu kadar etkilemesi yazarın başarısı şüphesiz. Kitabın arka planında Çin'in Mao'lu yıllarını, Kültür Devrimi'ni, Toprak Reformu'nu, halk komünlerini görüyoruz ve az da olsa bunların halka yansımalarını öğreniyoruz. Son olarak şunu söylemek istiyorum, kitap acıklı şarkılar söyleyip, ziyafet hikâyeleri dinleyerek bunları derleyen bir adamın Fugui ile tanışması ve Fugui'nin hikâyesini bu adama anlatması üzerine kurulu. Kitabı okurken Fugui'yi dinleyen o adamın yerinde hissettim kendimi. Fugui ile konuşan bendim. Onu dinleyen bendim. Ve o anlattıkça yaşananlara kızan, üzülen, sevinen, mutlu olan, aslında bir hayat yaşayan bendim. Mutlaka okumanızı öneriyorum.
Yaşamak
YaşamakYu Hua · Jaguar Kitap · 201633,7bin okunma
302 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Günlük
Oğuz Atay'dan okuduğum beşinci kitap onun Günlük'ü. Günlük okumak hakkında iki farklı düşünceye sahibim. Birincisi günlüklerin kişiye özel olduğu yönünde. İnsanlar günlük tutarken yayımlama amacı taşımazlar, hislerini, düşüncelerini, yaşadıklarını kendilerine anlatırlar. Hiç kimse günlüğüm kitaplaşsın, insanlar okusun amacıyla eline almaz
Günlük
GünlükOğuz Atay · İletişim Yayınları · 20205,7bin okunma
168 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Hiçbirimiz davrandığımız kadar aklı başında değiliz tam olarak.
Sapık, İthaki Yayınları Karanlık Kitaplık serisinin otuz altıncı kitabı. Benim ise bu seriden okuduğum ilk kitap. Psikolojik gerilim türünde, gerçek bir seri katilin hikâyesinden esinlenilerek yazılmış (bkz: Ed Gein), psikozlu bir baş karakteri okuduğumuz roman. Psikoz nedir önce buradan başlamak istiyorum. Düşünce ve duyunun büyük oranda
Sapık
SapıkRobert Bloch · İthaki Yayınları · 2020588 okunma
192 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Öksüz Musa
Bir hayata ne kadar acı sığar? Acı hiç bitmez mi? Açlık hiç bitmez mi? İnsanın karnı doymaz mı hiç? Hep mi yalnız kalır insan? Hep mi ölüm ensesindedir? Dayanağı, tutunacağı olmaz mı insanın? Hayatla hep mi mücadele edilir? Söyler misiniz bana nasıl yaşanır? Öksüz Musa, Hasan İzzettin Dinamo'nun kendi yaşam öyküsünü anlattığı Savaş ve Açlar'ın
Öksüz Musa
Öksüz MusaHasan İzzettin Dinamo · Tekin Yayınevi · 2017287 okunma
280 syf.
6/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Toplumdan soyutlanmış bir şekilde yaşayan Tebliğciler'in (tarikat, topluluk) rahibi Samuel Wending'in şüpheli ölümünü anlatıyor Küllerin Günü. Pierre Niémans ve İvana Bogdanovíc ise bu şüpheli ölümü aydınlatmak için çalışıyorlar. Küllerin Günü, Bağ - Kan - Ateş isimli üç bölümden oluşuyor. Bunları Serim - Düğüm - Çözüm bölümleri olarak düşünebiliriz. İlk defa Grangé okuyan biri olarak, çok nadir polisiye-gerilim okuyan bir okur olarak heyecanlı bir kitap okumayı beklemiştim. Ne yazık ki hayal kırıklığı yaşadım. Çok durağan, hep aynı çizgide ilerleyen, bir türlü ivme kazanmayan bir okuma oldu benim için. Belki üç günde okunabilecek bir kitabı altı günde bitirmemin sebebi de bu durağanlıktı. Kitapta beni şaşırtan, heyecanlandıran bir şeyler okumayı bekleyerek çevirdim sayfaları ancak ne yazık ki sona kadar böyle bir okuma yaşayamadım. Grangé'a küsmüyorum, başlangıç için yanlış bir seçim olduğunu düşünüyorum, arkadaşlarım Şeytan Yemini ve Siyah Kan kitaplarını mutlaka okumamı önerdiler. İlerleyen günlerde yine bir Grangé kitabı okuyacağım.
Küllerin Günü
Küllerin GünüJean-Christophe Grangé · Doğan Kitap Yayınları · 20212,622 okunma
Reklam
40 syf.
9/10 puan verdi
·
21 saatte okudu
Benim Adım Feridun
Aşk acısı çeken kahramanımızın acısının on sekizinci gününde kendini sokağa atıp bir düğünün ortasında bulmasının öyküsü Benim Adım Feridun. Mutluluğa acıkan birinin minicik, sıcacık öyküsü. Kitabın içindeki çizimleri saymazsak yirmi sayfa ve çok kısa bir zaman diliminde okunuyor. Kitabın içindeki çizimler muazzam. Sinemaya da uyarlanmış, ben izlemedim. Üzerine konuşulacak çok bir şey olmamakla birlikte, şöyle bir kafam dağılsın, rahatlayayım, azıcık uzaklaşayım diyenlere iyi geleceği kesin. Mahir Ünsal Eriş'in öykülerini seviyorum.
Benim Adım Feridun
Benim Adım FeridunMahir Ünsal Eriş · İletişim Yayıncılık · 2016615 okunma
552 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Dune Çocukları
Dune serisinin üçüncü kitabı Dune Çocukları'nı bitirmenin mutluluğunu yaşıyorum. Serinin her bir kitabı bir öncekinden daha güzel, daha heyecanlı, daha merak uyandırıcı devam ediyor. Çok detaya girmeden kitaptan biraz bahsetmek istiyorum. Dune Çocukları'na Paul'ün çöle yürümesinin üzerinden dokuz yıl geçtiğini öğrenerek başlıyoruz. Arrakis'in ekolojik dönüşümünün iyice ilerlediğini, baharat üretimin artmaya başladığını görüyoruz. Yeni karakterler karşılıyor bizi elbette. O yeni karakterlerle beraber gelen yeni sorular canlanmaya başlıyor zihnimizde. Bir yerde güç varsa orada rakipler de vardır. Dune Çocukları'nda güç dengesini, din ve imparatorluğun birlikte yürüyüp yürümeyeceğini, kehanetleri okuyoruz. Dune Çocukları kim peki? Gerçekten çocuk mu "rahimde doğanlar"? Bunları ancak okuyarak öğrenebilir ve devamı için benim gibi coşkulu bir heyecan duyabilirsiniz. Dune Çocukları ve genel anlamda Dune serisi sadece bilimkurgu türünde kitaplar değil bence, hepsi çok daha fazlasını içine alıyor. Israrla tavsiye ediyorum, okumalısınız.
Dune Çocukları
Dune ÇocuklarıFrank Herbert · İthaki Yayınları · 20214,138 okunma
68 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 saatte okudu
Kim akıllı, kim deli? Gerçekten akıllı olduğunu iddia eden bir insanın deli olmadığını bilemeyeceğimiz gibi, deli olduğuna inanılan bir insanın akıllı olabileceğini düşünmeyiz. Anton Çehov'un Altıncı Koğuş'unda kalan beş hastadan biri Ivan Dmitriç Gromov. Üniversiteyi yarım bırakmak zorunda kalmış, ailesinin başına gelen felaketler ve kendi kapıldığı çıkmazlar onu akıl hastası olarak Altıncı Koğuş'a sürüklemiş. Hastalara yapılan muamele ve hastanenin koşulları insanî değil ne yazık ki. Ivan Dmitriç bu koşullara ve dışarıdaki insanlar ile kendi durumu arasındaki adaletsizliğe baş kaldırıyor. Hastane doktoru Andrey Yefimıç ile çatışmaları da tam burada başlıyor. Çehov Altıncı Koğuş'unda sistem eleştirisi yapıyor bence. Bozuk düzeni, toplumdaki sınıf farklılığını, "başına gelmeyen bilemez" kıssadan hissesiyle anlatıyor. Her toplumda, toplulukta, kuruluşta yolunda gitmeyen bir şeyler var, yolunda gitmeyen şeyleri düzeltebilecek birileri var. Ama ne yazıktır ki sorunların farkında olan, her fırsatta sorun olduğunu dile getirenler, sorunların çözümü söz konusu olduğunda hiçbir faaliyete geçmiyorlar. İş icraata gelince sus pus oluyorlar. Altıncı Koğuş'taki toplumsal çatışmayı akıl hastası (?) ve doktor temsil ediyor. Onların felsefî konuşmalarını okumak muazzamdı. Felsefî düşüncelerin savunmasını görmek kadar içine düşülen yanılgıyı görmek de çok güzeldi. Unutamayacağım kitaplarımdan biri olduğu kesin.
Altıncı Koğuş
Altıncı KoğuşAnton Çehov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202270,1bin okunma
106 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
20 saatte okudu
Tante Rosa, "bütün kadınca bilmeyişlerin tek adı"dır
Neden bu kadar geç kaldım Sevgi Soysal'ı tanımak için? Ben ne güzel bir kitap okudum öyle. Yaşamak zorunda olan, sürdüren, ısrar eden Tante Rosa... İş arayan, âşık olan, gerçekleri yaşayan ama dergilerdeki peri masallarına kanan Tante Rosa... Yorgun, beceriksiz, kapıyı çekip giden, kapı dışarı atılan, istemediği düzeni bırakıp giden, yeniden kendi hayatını kurabilen Tante Rosa... Ama her şeyden çok ve en çok "özgür" Tante Rosa. Bence kadınlar, canım kadınlar biz hepimiz biraz Tante Rosa'yız. 1968'de ilk kez yayımlandığında yabancı ve aykırı bulunmuş Sevgi Soysal'ın Tante Rosa'sı. Doğrudur belki bugün bile okuyan kimilerine yabancı ve aykırı gelebilir ama bence hiç öyle değil. Eminim okuyan herkes, özellikle kadınlar kendilerinden bir şeyler bulacaklar. Kendi varoluşlarını bulacaklar. İçindeki prensesi hep canlı tutan Tante Rosa iyi ki yollarımız kesişti. Tante Rosa birbirine bağlı on dört öyküden oluşuyor, öykülerin büyük bir kısmında ironik bir dil kullanmış Sevgi Soysal. Aslında Tante Rosa'nın kişiliğinde kadını anlatmış. Kitabın içindeki çizimleri çok beğendim. Hem okuyor, hem çizimleri görüyoruz ve sanki o çizimlerden çıkıp geliverecek bir kadın görüyoruz. Sevgi Soysal okumaya hangi kitabından başlayacağımı bilmeden ama yayınevinin Bütün Eserleri (Bir) başlığına güvenerek seçtiğim Tante Rosa'nın yazarı tanımak ve onu okumak için çok iyi bir başlangıç olduğunu kızı Funda Soysal da belirtmiş önsözde. Farkında olmadan yapılan doğru seçimler... :) Çok sevdim. Bu kısacık kitabı mutlaka okumalısınız.
Tante Rosa
Tante RosaSevgi Soysal · İletişim Yayınları · 20193,943 okunma
304 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Dune Mesihi
Büyük bir hayranlıkla okuduğum Dune serisinin ikinci kitabı Dune Mesihi tek kelimeyle muhteşemdi. Muh-te-şem. İlk kitapta Dune gezegeni ve karakterler hakkında önemli detayları öğrendikten sonra ikinci kitabı okumak oldukça keyifli bir hâle geldi. Dune'un yeni İmparatoruna kavuşmasının üzerinden geçen on iki yıldan sonrasını okuyarak başlıyoruz kitaba. Dune için atılan tohumlar yavaş yavaş meyve verdi ve evren değişmeye başladı. Dune Mesihi'nde Paul'ün kendisiyle hesaplaşmalarını, insanî yönlerini daha çok hissetmesini, aşkını, kaldığı ikilemleri daha yakından gördük. Kitaba muhteşem dememin en temel sebebi burada yatıyor çünkü bir bilimkurgu olmasına rağmen bu satırları okurken kendimle ve gerçekle benzerlikler buldum. Yeni oluşumlar ve karakterler de tanıdık elbette. Yüz Dansçıları ve gulâmlarla tanışmak, onların ilginç yönlerini keşfetmek beni mest etti. (Aramıza biri geri döndü ki en sevdiğim karakterlerden olduğu kesin.) Dune Mesihi devlet, birey, din konuları üzerinde de oldukça fazla duran bir kitap. Kanunlar hakkında, devletin ve bireyin görevleri hakkında oldukça güzel tespitler vardı. Aslında kitap boyunca birçok cümlenin hatta bazen bütün bir sayfanın altını çizdim, buradan da ne kadar severek ve etkilenerek okuduğumu bir kez daha anladım. Bence Dune ile tanışmak için fazla geç kalmamalısınız! O zaman gelsin Dune Çocukları!
Dune Mesihi
Dune MesihiFrank Herbert · İthaki Yayınları · 20216,3bin okunma
182 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Kuşatma
Kuşatma, Füruzan'ın beş muhteşem öyküsünden oluşuyor. Bakmayın öykü olduklarına, her biri kendi içinde o kadar derine iniyor ki öyküden çok roman okuyormuş hissine bürünüyorsunuz. Karakterleri ince ince işliyor Füruzan, olayları ise öyle oldu bittiye getirmiyor, sindiriyor içinize. Sıradan insanların hayatlarını müthiş bir gözlem gücüyle anlatıyor, siz okurken o insanları aslında ne kadar da yakından tanıdığınızı fark ediyorsunuz. Bir şeylere mecbur kalmış insanların öyküleri, yokluk, yoksulluk, geçim derdi, hayatta kalmak için gidilen bazı yollar... Okurken bu ülkede kadın olmanın, bu ülkede kız çocuğu olmanın, bu ülkede babasız kalmış bir çocuk olmanın sızısı içinize işleyecek. Köyünü bırakıp kente gelen, tutunamayan, sesini çıkaramayan, ay sonunu nasıl çıkaracağını düşünerek işe giden, belki bizim, belki sokakta yanımızdan geçen birinin derdini anlatıyor Füruzan kitabında. Yine çok severek okudum. Özgün kalemine, farklı bakışları bir araya getiren yüreğine sağlık. İyi ki yazmış, iyi ki okuyoruz. Son olarak kitabın kapak fotoğrafını çok beğendiğimi söylemek istiyorum. Alırken bilmediğim ama sonradan öğrendiğim bir bilgi; kapak fotoğrafı Füruzan'ın "Benim Sinemalarım" filminden bir kare. Otobüs durağındaki kadın ise Hülya Avşar... Kitapla kalın.
Kuşatma
KuşatmaFüruzan · Yapı Kredi Yayınları · 2022260 okunma
Reklam
626 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
33 günde okudu
Jane Eyre
Bir aylık Jane Eyre serüvenim bugün bitti. Kalbimde buruk bir his kaldı... Jane Eyre küçük yaşlarda anne ve babasını kaybetmiş, dayısının onu yanına almasıyla zorlu bir hayata başlamış, çok akıllı bir kız. Sert kuralları misyon edinmiş bir yatılı okulda eğitim alıyor ve öğretmen oluyor. Sonra bir malikânede mürebbiye olarak işe başlıyor. Tam da
Jane Eyre
Jane EyreCharlotte Brontë · Can Yayınları · 201831,3bin okunma
712 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Dune - 1
Dune serisinin ilk kitabını bitirdim ve fikirlerimi toparlamam biraz zaman aldı. Çünkü her anlamda beni besleyen bir kitap okudum. Umarım bu muhteşem kitap hakkında bir şeyler yazarken hem okumamın hem kitabın hakkını verebilirim. Frank Herbert tarafından ilk defa 1965'te yayımlanan Dune, altı kitaplık bilimkurgu serisinin ilk kitabı. Atreides
Dune
DuneFrank Herbert · İthaki Yayınları · 202111,7bin okunma
188 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
26 saatte okudu
2018'de bir film izledim. O kadar beğendim, o kadar etkilendim ki peşpeşe birkaç kez daha izledim. Çok sevdiğim Kate Winslet oynuyordu. Sonrasında film hakkında detaylı araştırma yaparken aslında bir kitaptan uyarlama olduğunu öğrendim. İşte bu kitapla tanışma hikâyem böyle oldu. Okumam da ancak bu zamanı buldu. Okuyucu, hayatı yeni yeni tanımaya başlayan bir lise öğrencisi ile kendinden yaşça büyük bir kadının aşkını ele alıyor. Hanna Schmitz ile Michael Berg'in aşkını anlatırken bu aşkın kitaplarla bağlantısını gün yüzüne çıkarıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Nazi Dönemi'nin etkileri hâlâ sürerken o dönemin acı yüzünü yaşamış insanların hesaplaşmalarını da okuyoruz. Ahlâk, vicdan, utanç, suç üzerine düşünmeye sevk eden, oldukça etkileyici bir kitap. Üstelik o kadar sade yazılmış ki okumak büyük keyif veriyor, az sayıda karakterle muhteşem kitaplar yazılabiliyormuş dedirtiyor insana. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Okuyucu
OkuyucuBernhard Schlink · İletişim Yayıncılık · 20143,224 okunma
148 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
29 saatte okudu
Siddhartha kendi özünü arayan bir kahramanın masalı. Aslında insanın anlam arayışı. Genç bir Brahman olan Siddhartha'nın ailesini geride bırakarak çıktığı yolculuğu -hem maddi hem manevi- anlatmış Hermann Hesse kitabında. Aslonanın "bulmak" değil "aramak" olduğunu, insanın aradığı her şeyi yine kendinde bulacağını masalsı bir dille ifade etmiş. Bir çırpıda okunacak, okurken düşündürecek, ruha şifa olacak bir başucu kitabı. 1946'da Nobel Edebiyat Ödülü alan Hermann Hesse ile tanışma kitabım oldu. Bana, ruhuma, çıkmazlarıma ilaç gibi geldi.
Siddhartha
SiddharthaHermann Hesse · Can Yayınları · 202038bin okunma
260 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Öyle bir dili var ki Safiye Erol'un; insana yaşadığını hissettiriyor. 1964'te hayata gözlerini yumduğunda yakın arkadaşı Sâmiha Ayverdi onun için "Memleket, böyle muhteşem ve yerine konmaz bir âbidenin eksilişini âdeta duymadı... Umursamadı..." demiş. Ben artık biliyorum ki bu dünyadan bir Safiye Erol geçti. İyi ki geçti. İnsanların kaderinin geçmişten etkilendiğine inanırım. Hem geçmişten hem coğrafyadan. Ciğerdelen de benim için işte tam böyle. Ciğerdelen tarihî bir aşk romanı. İkinci Dünya Savaşı Döneminde geçiyor. Savaşın insanların hayatlarına ve psikolojilerine etkilerini mimar Turhan Tuna ile Canzi üzerinden okuyoruz. Canzi'nin geçmişine, atalarına dair yazdığı hikâyelerle beraber roman bambaşka bir boyut kazanıyor. Sarı Sipâhiler ve 17. yüzyılda Osmanlı'nın elindeki son Rumeli toprağı Ciğerdelen Kalesi'nin hikâyesini okuyoruz. Roman iki zaman dilimini içine alarak ilerliyor böylece. Bir yanda Ciğerdelen efsanesini okuyor; beyliklerin kültürünü, yaşayışını, âdetlerini öğreniyoruz, bir yanda aşka bakıyoruz. Aşkın insanlara bahşedilen en güzel nimetlerden biri olduğunu ancak insana onarılmaz yaralar açabileceğini anlatıyor Safiye Erol. Romanda; daha çok post-modern kurgularda gördüğümüz metinlerarasılık da var. Zaten iç içe geçmiş hikâyelerden oluşan kitapta Halk Hikâyelerinden, Divan Edebiyatından ve tasavvuftan alıntılar yapılarak bu yöntem uygulanmış. Yazımın en başında da söylediğim gibi Safiye Erol'un çok hoş bir dili var. Asalet kokuyor her bir cümlesi. Ciğerdelen'i okuyarak onunla tanıştığım için çok mutluyum.
Ciğerdelen
CiğerdelenSafiye Erol · Kubbealtı Neşriyatı · 20031,104 okunma
376 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Bize bugüne kadar genellikle savaşın cephe yüzü gösterildi, anlatıldı. Kahramanlıklar, cephede vatanı uğruna ölüme gidenler... Hepsine minnet borcumuz var. Hepsinin acısını, anısını yüreğimizde taşıyoruz. Peki ya geride kalanlar? Savaşa gidenlerin aileleri? Eşleri, çocukları, anne-babaları? Cephede düşmana karşı duran askerlerin elleri öpülesi
Savaş ve Açlar
Savaş ve AçlarHasan İzzettin Dinamo · Tekin Yayınevi · 20171,310 okunma
Reklam
464 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Uzun zaman sonra ilk kez bir kitabı bitirdikten sonra yazacaklarımı toparlamakta güçlük çekiyorum. Umarım hakkını vererek bir şeyler yazabilirim ve size anlatabilirim. Haksız yere suçlanmak, kendini savunacak fırsatı bulamamak ne kadar zordur. Hayattan, ailenden alıkonulmak, suçsuz yere dört duvar arasına mahkûm olmak, bir de idam hükmü yemek ne kadar acıdır. İki Şehrin Hikâyesi 1775 yılından başlayarak 1789 Fransız İhtilali ve sonrasında Londra ile Paris'teki hayatı anlatıyor. Mutlak monarşinin yıkılarak yerine cumhuriyetin gelmesini tarihî roman kurgusuyla okuyoruz. Uzun yıllar boyunca -haksız yere- hapiste kalan Manette ve kızının yollarının tekrar kesişmesiyle başlayan bu muhteşem roman Charles Dickens'ın daha ilk cümlesinde ifade ettiği gibi akıl ve aptallığın, inanç ve kuşkunun, umut ve umutsuzluğun bir arada yaşandığı o çağda aslında ezen ve ezilenin halini anlatıyor. Bugün Avrupa'nın en gelişmişleri arasında sayılan ülkelerin yüzyıllar öncesinde insan hayatını hiçe sayarak vatandaşlarını canice ölüme mahkum etmesi, giyotin gibi korkunç bir yöntemi kullanması, ilkelliğin, vahşiliğin toplum üzerindeki etkisini çok çarpıcı işliyor. Bütün bunlarla beraber elbette aşk, elbette intikam, elbette toplumsal direniş var. Romanın ilk üç yüz sayfasını karakterleri tanımaya çalışarak, olayları birbiriyle ilişkilendirmeye çalışarak okudum. İki Şehrin Hikâyesi çok derin bir kitap ve neredeyse üçte birine üstü kapalı bir anlatım hakim. Sabırla okumak gerektiğini düşünüyorum. Ancak sabırlı okuyucular düğümün çözümüne ulaşacaklardır. Sydney Carton seni ve fedakâr yüreğini asla unutamayacağım.
İki Şehrin Hikâyesi
İki Şehrin HikâyesiCharles Dickens · Can Yayınları · 202358,9bin okunma