Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Vücutlarımız, birbirimize en kolay verebileceğimiz şeydir; asıl mesele hayatımızı verebilmektir. Baştan aşağı bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip oradan tek bir ruh olarak çıkmaktır.
Sayfa 208Kitabı okudu
“Ömründe hiç sevmemiş... Hiç mutlu olmamıştır ömründe... Haklısınız, güçlü sayılmaz!” Bir yudum içti. İçini çekti. “Evet, çok zor böyle çetrefil bir yürekle yaşamak...”
Reklam
"Yaşayan birinin yası nasıl tutulur diye soruyordu kendi kendine."
İletişim Yayınları
susuzluk Sudaki görüntün bana aşkın yalnızca susuzluk olduğunu söylüyor. Islak gözlerinden bir yudum almak bana, susuzluğun yalnızca bir baştan çıkma olduğunu söylüyor.
Anne sevgisi yaşamımızdaki o ancak yudum yudum elde ettiğimiz fakat hiç vazgeçemediğimiz -ve amacına tümüyle aykırı olarak- birçoğumuzun bir yudumunun bedelini, canlılığını feda ederek ödemek zorunda olduğu şeylerden değil midir?
Önce bilgiyle, sonra düşünme ile gelen, insanın kendini üstün görmesi, diğer bütün konuşan yaratıkları ilk bakışta yargılaması belli bir yaşa kadar devam eder. Sonra bir gün fark edilir hiçbir canlının anlaşılabilecek kadar basit olmadığı. İçine kapanık bir çocuğun sınıf arkadaşlarını pompalı tüfekle katlettiğini okursun gazetede. Orta yaşlardaki başarılı bir mühendisin bir çocuk gibi evinden, ailesinden kaçtığına tanık olursun. Yargılar isabetsiz hale gelir. Çözdüğünü ya da uyanışından yatağına dönüşüne kadar bir gün boyunca neler yaptığını tahmin ettiğini sandığın insanları aslında ne kadar az tanıdığını fark edersin. Ve yıllarca sadece kendini çift hatta daha fazla sayıda hayat sahibi gördüğünden, şaşırırsın bir benzerini başkalarının da yapabilmesi. Hatta senden yüz kitap daha cahillerin aklından geçenleri okuyamadığın için utanırsın kendinden. Oysa onlara benzememek için hiçbir iş yapmamış, hiçbir inanca ve amaca sahip olmamışsındır. Sadece gözlem ve eleştiri vardır hayatında. Ama on sekiz yaşına kadar son derece normal, başarılı, popüler bir çocukluk geçirerek gelmiş bir gencin kendini asmasına tanık olunca, bir yudum bile yükselememiş olduğunu anlarsın.
Reklam
"Bazı insanlar neden ruhumuza yerleşiyor, boğazımıza düğümleniyor, zihnimize kazınıyor?"
Kitap değil bir hayat sanki...
"Sevmeyi özledim biliyor musunuz? Kayıtsız şartsız bir gülüşü. Olur olmaz yerde ağzıma bir öpücüğün konmasını. Bir doğruya sevinmekten çok bir saçmalığa gülümseyebilen hoşgörüyü. 'Nerde kaldın' ayazını değil, 'hoş geldin' iyiliğini. Hiçbir şeyle yatışmayan yürek telaşını. Kapı zilleriyle telefonlar arasında tükenmeyi. Geceyi bir hayal hazinesine çeviren uykusuzluğu. Bir gövdenin önünde diz çökmeyi. Kendimi severek yürümeyi kalabalıkta. 'Göğe bakma duraklarını' özledim. Yağmuru kirpiklerden içmeyi. Yumruk kadar bir yüreğe dünyayı sığdırma hünerini. 'Sana sevinç verdiğim sürece ben buradayım' zenginliğini özledim. Otobüs terminallerinin ayrılıkla dönüş karışımı kokusunu özledim. Otel odalarının insanı bir yaprak gibi incelten kederini. Başka kentlere vuran rengini güneşin. Başka sokakların telaşıyla çoğalmayı. Dünyayı yudum yudum aşka çeviren yalnızlığı..."
Sayfa 19 - Kırmızıkedi
“Yaşamın sonuna doğru yürüyoruz. İçimizde heves kalmamış. Yaşamaya. Sevgiye. Aşka.İnsan dediğin birbirini yer, yer de doymaz. Duygularını yer, zamanını, yaşamını, heyecanını. Aşkını, inancını. Etini yer, kalbini söker. İnsan dünyanın vebası."
Reklam
"Keşke yeterince uzun yaşayabilsem diyorum kendi kendime ama bu hayatta yarın bile neler olacağını bilemeyiz."
Cuma pasajı
"İnsanın kalbi, yalnızca doğru yere hafifçe vurduğunuzda yumuşarmış." Bazen bu fenalıkları yapanların bile kalbine hafifçe vurmalı sevgili okur. Düşürmeli gardlarını.
Karanlığın içinde yürürsen, karanlık da senin içinde yürür. Ertesi sabah. Erken uyandığı için suçluyordu kendini. Yarım kalan güzel bir rüya ya da kaygılarından sıyrılacağı bir vakti tüketmemişti çünkü. Yastığı başına hırsla bastırıyor, azimle kapatıyordu gözlerini. Çünkü yabancısıydı şehrin, caddelerin, ayaküstü sohbetlerin. Bankamatik kuyrukları
Karanlığın içinde yürürsen, karanlık da senin içinde yürür. Ertesi sabah. Erken uyandığı için suçluyordu kendini. Yarım kalan güzel bir rüya ya da kaygılarından sıyrılacağı bir vakti tüketmemişti çünkü. Yastığı başına hırsla bastırıyor, azimle kapatıyordu gözlerini. Çünkü yabancısıydı şehrin, caddelerin, ayaküstü sohbetlerin. Bankamatik kuyrukları
“Yazmak… Rabbimizin, üzerine kasem eylediği kutlu bir ameldir. Hakk mürekkebinden yudum yudum beslenip de hakikate iz bırakan cefakâr bir sanattır aynı zamanda. Cefakârdır yazı, çünkü sancısı ve ıstırabı çoktur. Yazmak, dünyaya çocuk getiren annenin sancısını çekmektir ruhta…”
DİB YayınlarıKitabı okudu
260 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.