Birçok okur bu kitaba tavsiye üzerine başlıyor, etrafındaki insanların tavsiyesi bir kenara dursun, herhangi bir yerde "Mustafa Kemal Atatürk'ün okulların müfredatına konulmasını istediği kitap" ibaresini gören, bu kitabı kütüphanesinin baş köşesine koymuş bulunuyor.
Peki bu kitap neden başköşemizde yer alıyor? Grigoriy Petrov Finlerin gerek çevresel etkenleri konu alan gerçek bataklık betimlemesini gerekse zihinleri konu alan mecazi bataklık betimlemesini o kadar iyi aktarıyor ki. Petrov bu kitabıyla, terkedilmiş gibi gözüken umutsuz topraklar, savaşların, vazgeçişlerin, kaybolan umutların eseri olan insanların bir düşünceyle nasıl tekrar kendini bulduğunu, sonbahar örtüsünün terk edilip ilkbahara nasıl adım atıldığını, kurumuş yaprakların suya olan inancını, insanların özveri sayesinde nerelere gelebileceğini her okura ilmek ilmek işliyordur eminim.
Aydın insanların umudunu kaybetmeyişleri, disiplinleri ve mücadeleleri, ülkelerini bataklıktan kurtarmak için yaşamın her kesitine, yaşantının her alanına dair planlar yapmaları, her yaş kesiminde kim ne ile mutlu olur, kim ülkesine nasıl faydalı olur, kim geleceğe altın kılavuzlar bırakır mottosu bu kitabın özetine dönüşüyor.
Kitabın sonlarına doğru, şimdiye kadar edindiği tecrübelerden bir vizyona sahip olsa da, "daha küçük bir yaşta okusam hayata bakış açım çok daha farklı olurdu" diyor insan.