““Başkasını yargılamayın ki, siz de yargılanmayasınız. Çünkü nasıl yargılarsanız öyle yargılanacaksınız. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız. Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği farketmezsin? Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl, ‘İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin? Seni ikiyüzlü!
Çarmıha gerilmeden önce işkence edilmiş ve başına dikenli taç yerleştirilmiş İsa'yı göstererek söylenmiş bir sözdü.Söyleyense,İsa'yı, karşısındaki kalabalığa gösteren Yahudiye eyaletinin valisi Pontius Pilatus'tu."İşte"diyordu."İnsan bu!"Bunu söylerken,"Halkı isyana teşvik ettiği için yargılayıp ölüme mahkum ettiğimiz insan bu" demek istiyordu Ya da,"Mesih dediğiniz zavallı ölümlü bu"diyordu.Ya da,"Ben de artık ona inanıyorum ama çok geç,ancak biliniz ki, İşte İnsan!"diyordu.Bu iki kelime: İşte İnsan! Yüzlerce sanatçıya ilham kaynağı olmuştu.İnsanların İsa'ya söyledikleri son sözdü belki de.Ne de olsa onu öldürüyorlardı, söyleyebilecekleri başka bir şey yoktu...
Ben de kırbaçlanmaları ve dikenli taç giydirmeyi ve sonra çarmıha germeyi filan, bütün o bok püsürü okudum ve aslında çok da fena olmadığını dikizledim. Pikapta muh teşem Bach çalarken gözlerimi kapadım ve marizleme ve çivileme işine yardım ettiğimi, hatta yönettiğimi, Roma’da son moda olan togalardan filan giydiğimi dikizledim. Yani Staja 84F’de zamanımı tamamen boşa geçirmiyordum ve Müdür, dine filan merak saldığımı duyunca çok sevindi, umudumu buna bağlamıştım.
Tanrı her şeyi dramatik bir düzene koydu. Böyledir açıklaması son yemeğin ve İsa’nın ihanete uğrayacağını önceden bildiğini belirten sözcüklerin, yandaşlarından birine yapılan sürekli uyarının, ekmek ve şarabın kutsallığının, Petrus’un yeminlerinin, Gethsemane’deki son yalnız
gecenin, on iki havarinin uykuya dalmasının, Oğul’un insanca iniltisinin, kan terinin, kılıçların çokluğunun, ihanet öpücüğünün, Pilatus’un sorumluluğu üzerinden atmasının, kırbaçlamanın, hakaretlerin, dikenli taç giydirmenin, erguvan kırmızısı elbisenin ve sazdan asanın, sirkenin ve ödün, bir tepenin doruğundaki Haç’ın, tövbekar hırsıza verilen sözün, sarsılan yerin ve yeryüzünü kaplayan karanlığın.