“Doğa ile iç içe yaşayan ve medeniyet formatı atılmamış bir insanın, bizim kültürümüze hangi gözlerle baktığını öğrenmek istiyorsanız bu kitabı okumanızı tavsiye ederim,” diyor Barış Özcan kitaptan bahsettiği videosunda. Bu öz anlatımdan başka ne demeli inanın bir fikrim yok.
Yalnızca bizim ‘uygarlık’ alışkanlıklarımıza ve bize bir dış gözden nasıl eleştiri gelmiş, bizim gelişmişlik dediğimiz düzene bir başkası nasıl bambaşka bir uçtan bakmış görmeniz için okumanızı çok isterim.
Papalagi olarak bahsedilen beyaz adamlar -yani aslında Avrupa kast ediliyor ama böyle yaşayan tüm insanlar (yabancılar)- nasıl yaşıyor, normal dedikleri yaşantının nasıl handikapları var, teknoloji yaşamları nasıl etkilemiş öyle güzel eleştirmiş ki anlatıcı. Hayretle ve katılarak okudum.
Konusuna hiç girmeden size birkaç alıntısını bırakmak istiyorum:
•“Bize, ışığı getireceğinize inandırmıştınız, oysa sizin niyetiniz bizi de kendi karanlığınıza çekmekti.”
•"Eğer bir insan çok fazla "şey"e ihtiyaç duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir."
•"Biz, konukseverliği, uzattığı her meyve için bir alofa* bekleyenleri hor gören geleneklerimizi sevelim. Birinin her şeyi varken, diğerinin hiçbir şeyi olmamasına izin vermeyen geleneklerimizi sevelim. Sevelim ki, Papalagi gibi, kardeşi yanı başında keder ve acı içindeyken mutlu ve neşeli olmayalım."
Kitapla kalın.