Öncelikle Sineklerin Tanrısı kitabını çok sıkıcı buldum. Sonunda beni heyecanlandırmış olsa da negatifliği mi yazmak için ele alıyorum kalemimi.(!) spoiler olabilir de hani.^^
Yazarın gerçekçiliğine hayran kalmadan edemem. Ne yönden derseniz gerçekten çocukların acımasızlıklarına o kadar güzel değinmiş ki alkışlamadan yapamazdım. Bencilliklerine, empatisizliklerine, nice kötülüklerine...
Yeryüzünde canavarı tanımlayın derseniz sanırım çocuklardır diye başlardım tanımıma. Evet bende çocuktum bir zamanlar, ne acı. Bu yüzden özür diliyorum çevremde olan yetişkinlerden ama asla affetmeyeceğim çocukların acımasızlıklarını, yaşıtlarına karşı hele ki. Kitapta Simon karakteri sebepsizce en başından beri çekti dikkatimi. Sevdim diyebilirim onun dinleyen, düşünen bir karakterde oluşunu. Ralph, sadece bedensel olarak dikkat çeken günümüz liderlerini gördüm onda. Hele domuzcuk... Hakkı yenen ama dış görünüşüyle kaybeden acı gerçekligimizdi. Nice Domuzcuk'ları laflarımızla öldürdük belki kim bilir... Ve tabii ki de Jack, özümüz şeytanımız, kendimiziz.
İçten içe sevdiğimi kabul ediyorum kitabı. Ama başta demiştim ya sıktı bu kitap beni. Beni fikirlere soktu aptallığımızı, ölümcül virüs olduğumuzu hatırlattı. Bu yüzden beni sıkan kitapları hiç unutmadım ve bu da onlardan birisi oldu. S.R