Ehl-i Sünnet'in Allah Tasavvuruna Ahlaki Açıdan Eleştirel Bir Yaklaşım

Allah'ın Ahlakiliği Sorunu

İlhami Güler

En Beğenilen Allah'ın Ahlakiliği Sorunu Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Allah'ın Ahlakiliği Sorunu sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Allah'ın Ahlakiliği Sorunu kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Acıma ve Sevgi Gibi Duygular Allah'a İzafe Edilebilir mi?
Acıma (merhamet, affetme) ve sevgi birer değerlilik yaşantısı olarak duygusal içerikleriyle elbette ki Allah'a izafe edilemez. Fakat bunların gerektirdiği davranış ve eylemler sonuçları itibarıyla diğer sıfatlar gibi Allah'a izafe edilebilir ve Kur'an'da edilmiştir. Fakat, Kur'an'da bu iki sıfatı yöneten ve yönlendiren şey, daha temeldeki “adalet” sıfatıdır. Allah'ın merhameti, mağfireti ve sevgisi Kur'an'da hep şarta bağlıdır. Hiçbir yerde kayıtsız acıma ve kayıtsız sevgi yoktur. Fakat acımanın ve affetmenin şartlarının mahfuz olduğu yerler vardır: “Allah dilediğini affeder.” (3/129) veya “Allah rahmetini dilediğine tahsis eder.” (2/105, 3/74). Bu gibi ifadelerde, dilemenin şartı mahfuzdur. Bireylerde hiçbir ahlaki unsur aramadan affetme iddiası Kur'an'ın bütününde ortaya konan Allah-insan ilişkisindeki ahlaki standarda aykırıdır. Böylesine ilkesiz bir merhametten halk arasında söylendiği gibi, “maraz” (hastalık) doğar. İlk sufiler bunun farkında oldukları için ümidi (recâ) hep korku (havf) ile beraber zikretmişlerdir.
Sayfa 76
Maturidi, insan aklının her zaman Allah ın fiillerindeki hikmet, adalet ve ihsanı anlayamayacağını söyler. Bunu da insanın bilgisinin sınırlar oluşuna ve duyguların tesiriyle relativizme düşme riskine bağlar.
Reklam
Mutezile, Allah ın bütün fiillerinin mutlak adalet içerdiği, kötülük ve zülmün kesinlikle Allah a izafe edilemeyeceği, Allah ın kulları için en uygun en faydalı olanı (aslah) yaratmasının onun için zorunlu (vacib) olduğunu ileri sürer.
Mutezile ve Maturidilik ahlakın objektifliğini savunarak ahlakı büyük ölçüde akıl ile temellendirirler. Eşarilik ise subjektifliği savunarak vahiy ile izah eder. Hukuk alanında buna mümasil olarak Ebu Hanifenin başını çektiği Rey ekolü objektifliğe yakın düşerken; Şafii ve Hanbelilerin başını çektiği hadis ekolü subjektifliği savunur.
Allah ile İnsan İlişkisinin Ahlaki Temel Merkezinde Olmasının Sonucu
İbrahimî dinlerin (Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam) tarih içinde mezheplerde aldığı bazı yorumların muhtevalarını dışta tutarak temel metinlere bakarsak, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Hz. Musa'nın tebliğ ettiği vahiy adalete; Hz. İsa'nınki sevgi ve merhamete; Hz. Muhammed'inki ise her ikisine birden vurgu yapmaktadır. Her üçünün ortak paydası ise, Allah'ın ne yapacağının belli olması ve ilişkinin ahlak temelli bir ilişki olmasıdır. Allah'ın mahiyeti algi ve düşünme aktlarından bağımsız olduğu, tanımlamadan uzak olduğu için (“O'nun benzeri bir şey yoktur...” 42/11); Kur'an'da Allah'tan söz eden ayetler, O'nun “ne yaptığından (ahlak)” bahseder. İlişkinin ahlaki temele oturduğu dinde veya dinî yorumda, insanın yönü bir taraftan Allah'a ve ahirete dönük iken, diğer yandan dünyaya ve topluma dönüktür. Birçok alanda Allah'a ve ahirete, dünyadan ve toplumdan geçilerek gidilir. İnsanın "denenmesi” Allah'ın yeryüzünde gerçekleştirmek istediği hedefleri icra ederek olur. Üretici ve yaratıcı bir insan tipi önerilir (cehd, cihad, ictihad). Çünkü, yeryüzünde gerçekleştirmek üzere Allah'tan bir “emanet” olarak verilen “misyon”, göklerin ve yerlerin kaldıramayacağı kadar ağırdır: Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk; onu yüklenmekten kaçındılar; onu insan yüklendi; (bununla beraber onun hakkını tam yerine getirmedi) çünkü o, çok zalim (örtücü) ve cahil (akılla değil, duygularıyla hareket eden)dir (Ahzâb 33/72).
Sayfa 15
Allah'ın Ahlaklı Davranmak Zorunda Olduğunu Bilmek Ona İftira Atmayı Engeller
Allah'ın ahlaklı davranmak zorunda oluşunun ikinci yönü epistemolojiktir. Allah'ın ahlaki anlamda ahlaklı davranmak zorunda olduğunu bilen bir kimse, beşerî düzlemde yüzde yüz ahlaksızlık olarak niteleyebileceği bir davranışı -aslında toplumdan veya kendi beceriksizliğinden, ihmalinden kaynaklandığı halde- kolayca Allah'a izafe edemeyecektir. “Hayrihî ve şerrihî minellâhi Taâlâ=Hayır ve şer Allah'tandır.” diyemeyecektir. “Ayağın taşa değerse Allah'tan bil.” diyemeyecektir. Çok açık ahlaksızlık sonucu doğan zararlar karşısında “Vardır bunda da bir hikmet.” diyemeyecektir. Teknik arızadan dolayı bir uçak düştüğünde: Uçak parçalanmış alev saçıyor, İnsanlar sağa sola kaçıyor, Bu feci kazayı duyan acıyor, Hikmetinden sual olmaz Yaradan. diye destan dizemeyecektir. Kısaca, Allah'a “bilmeden” iftira etme olayı ortadan kalkacaktır.
Sayfa 69
Reklam
122 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.