Kendi nazarında sıradan olarak addettiği bir hekimle izdivaç kurduktan sonra boğucu taşra yaşamı içerisinde sıkışıp kalan, bu hâlinin müsebbibi olarak gördüğü eşine onulmaz bir öfke duyan genç ve güzel 𝐸𝑚𝑚𝑎'nın, mutsuzluğun boyunduruğu altında hayat sürmeye razı olmayıp, tekdüze bir yaşama boyun eğmeyişinin ve büyük hülyaları, büyük beklentileri neticesinde, okumuş olduğu romanlardaki tutkunun, romantik fantezilerin serabı ile aradığı ideal aşkı bulmak için çıkmış olduğu yolda sürdüğü mücadeleyi, sürüklenmiş olduğu çıkmazı, münasebetinde bulunduğu gayri meşru ilişkileri konu alan ve kadın ruhunun acılarını eşsiz bir güçle anlatan eser,19. yüzyıl Fransız kadınının kıstırılmış hayatını ve iç dünyasını oldukça şeffaf bir şekilde ele alır iken, dönemin kadın-erkek ilişkilerine de ayna tutar. Eser, 1857 yılında ilk kez yayımlandığında büyük bir yankı uyandırmış, toplumun din ve ahlak anlayışını sarstığı gerekçesi ile Fransa hükümeti tarafından yasaklanmaya çalışılmıştır. 19. yüzyıl Fransası'nın ahlak anlayışına ve burjuva değerlerine güçlü bir tenkit niteliği taşıyan eser, kendini, içinde yaşadığı çevreden üstün gören, kocasıyla sürdüğü silik hayattan nefret edip daha ince bir yaşam isteğiyle birtakım kuklaların, taşra çapkınlarının ağına takılıp, sağlıksız ihtiraslarının peşinde meşum bir sona sürüklenen kadının hazin hikâyesidir.