Hikayede geçen, yazarın sunduğu aşk hikayesinin altında, 20. Yüzyılın Amerikan gerçeği yatan, dili sade olmakla birlikte okurken birazcık sıkıldığım bir kitap oldu. Gatsby, adını bile değiştirecek kadar kendi yetiştiği değerlerle yaşayamamış ve elindeki tüm imkanları zorlayarak yeni bir insan oluşturmuş kendinden. Burada da Amerikan Rüyası giriyor devreye. Yazar, 20. Yüzyıl ile değişen ariktokrasi, savaşın sonuçlarını, toplumdaki sınıfsal değişimi eleştiriyor sıklıkla. Gatsby’nin malikanesinde sıklıkla geçen partiler de sonradan edinilen zenginliğin altındaki çürümüş yapıyı gösteriyor.
Bu kitap benim için İlginç bir deneyim oldu, çünkü Muhteşem Gatsby’e Haruki Murakami’nin İmkansızın Şarkısı kitabında rastlamıştım. İki yazarın dillerinin bu kadar benzeyebileceğini tahmin etmemiştim.
Amerikan edebiyatına merakınız varsa okumanızı tavsiye edebilirim, fakat yoksa seveceğinizi sanmıyorum.