Newton başına düşen elmayı, elma olmak haysiyetiyle mütalaa etseydi belki çürümüş diye atabilirdi. Fakat o böyle yapmadı. Şu elmadan nasıl istifade edebilirim?..diye kendine sordu.
Ben bu yaralı köpeğin yaralarını temizlerken o benden vazgeçmişti...
Başka bir acı için ayağa kalkacak kadar güçlüydüm demek. Belki de böyle güçleniyordu insan...
Korku cezadan çok daha beterdir, çünkü ceza bellidir, ağır da olsa, hafif de hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar, o sonsuz gerilimin ürkünçlüğü kadar kötü değildir.
Görünmez olan bana işaret yolladı ve ben, o işareti yüreğimle gördüm. Kardeşimi öldürdüğümde anladım ki her kim bir insanı öldürürse aslında kardeşini öldürmüş olur.
Uzun sözün kısası, sonuç olarak, erdem, cesaret, yetenek, zeka hayal gücü bütün nitelik ya da özellikler yalnızca bir oksijen sorununa bağlı olabilir miydi?
“İnsanların işi ne kadar güç. Biz martılar, dünyanın her yerinde aynı biçimde çığlık atarız” diye bağırdı bir gün Kengah, uçuş arkadaşlarından birine.
“Haklısın. En şaşırtıcı olan da arada bir kendi aralarında anlaşmayı başarabilmeleri,” diye yanıtladı arkadaşı.
Birinden korkunca ondan nefret edersiniz ama boyuna da düşünüp durursunuz onu. Kendi kendinizi aldatırsınız; aslında kötü değildir dersiniz. Ama onu görünce tıpkı nefes darlığına tutulmuş gibi olursunuz, soluk alamazsınız.
Pedagoji der ki “ Hiçbir çocuk yalan söylemez.” Yalan insanın fıtratının değil, korkunun ürünüdür. Bir çocuk yalan söylüyorsa, çocuğun değil çocuğa tesir eden yetişkinlerin tedaviye ihtiyacı vardır.