"...yaşamak, karanlık bir denizin kıyısında yürür gibi kaybolmanın kıyısında yürümekmiș; insanın kendisiyle mesafesi, dünyanın geri kalanıyla arasındaki mesafeden daha büyükmüş. Yalnızlık, hayatın içindeki küçük bir parça değil, hayatın kendisiymiș."
İyileştirici bakımın dokunulma ve hitap edilme duyumu olarak yaşanması giderek daha seyrek bir hale geliyor. Yalnızlık ve yalıtılmışlığın giderek arttığı bir toplumda yaşıyoruz. Narsisizm ve egoizm bunu daha da vahimleştiriyor. Artan rekabet, azalan dayanışma ve empati de insanları yalnızlaştırıyor. Yalnızlık, yakınlık duygusunun yaşanamaması acıyı güçlendirici bir etki gösterir.
Çünkü yalnızlık anılarını ayıklamış yaşamın yüreğinde biriktirdiği özlem dolu süprüntüleri yakmış geriye en acı anıları bırakarak onları arıtmış büyütmüş sonsuzlaştırmıştı.
Uykunun içinde bir rüya,
Rüyamda bir gece,
Gecede ben…
Bir yere gidiyorum,
Delice…
aklımda sen.
Ben seni seviyorum,
Gizlice…
El-pençe duruyorum,
Yüzüne bakıyorum,
Söylemeden,
Tek hece.