1943 yılı Şubat ayı...
İkinci Dünya Savaşı’nın kaderinin değiştiği günlerdi. Hitler hükümeti Talat Paşa’nın naaşının Türkiye’ye gönderilmesine onay veriyordu. Haberi A.A 22 Şubat 1943 günü geçecekti
"Arslan Yabgu'nun Oğlunun Adı"
1971'de Selçuklu Araştırmaları Dergisi III-Malazgirt Zaferi Özel SayıS1-900. Yıl'da çıkmış bir incelemedir. Atsız, Faruk Sümer ile bir sohbet sırasında konuyu konuştuklarını ve Sümer'in bunu makale olarak yazmasını istediğini, sona koyduğu bir dipnotta belirtmiştir (Atsız 1971: 189)
Kök Türk ve Uygur Metinlerinin Aktarmaları
Atsız, 5 İkinciteşrin 1933 tarihli (1. sayı) Orhun dergisinde Tunyukuk, 21 Mart 1934 tarihli (5. sayı) Orhun'da Köl Tigin, 23 Haziran 1934
tarihli (8. sayı) Orhun'da Moyunçur Kağan anıtlarının bugünkü Türkçeye aktarmalarını vermiştir.
Tunyukuk (Atsız'da Tonyukuk) ve Köl Tigin
Atsız, Türk Edebiyatı Tarihi'nde de dille ilgili bilgilere yer vermiştir. "Kunlar Çağında Türk Edebiyatı” bölümündeki şu sözler Türkçenin teşekkülüyle ilgilidir: "Türkçenin Kunlar çağında teşekkül ettiğini kabul etmekte yanlış yoktur. Bir dilin temelli olarak kurulabilmesi için uzun bir siyasî birlik şarttır. Bu şart bizim
Atsız Türk Edebiyatı Tarihi'nin "Gök Türkler Çağında Türk Edebiyatı” bölümünde de Köktürk yazısı hakkında ayrıntılı bilgi vermiş ve dönemin dil özelliklerini de 14 madde hâlinde özetlemiştir. Eserin "Karahanlılar Çağında Türk Edebiyatı" bölümünde bulunan "Onuncu asırda Türk lehceleri" kısmı, 1940'ların başı için önemli dikkatleri barındırır: "Gök Türkler ve Dokuz Oğuzların hâkimiyeti çağında, Türk boylarının lehçeleri arasındaki ayrılığın pek az olduğu muhakkaktır. Çünkü mütemadiyen hareket halinde bulunan Türkler birbirleriyle daima karışıyor, yer değiştiriyorlar, sıkı teması hiç kaybetmeyerek birbirlerine dil bakımından tesir ediyorlardı. Bundan başka aynı siyasî hâkimiyet altında bulunmak da hiç şüphesiz lehçelerin ayrılmamasına çok yardım ediyordu” "Fakat 840 tan sonra 'devlet dışında' yaşayan Türklerin çoğalması ve Türklerin uzun müddet bir durgunluk geçirerek birbirleriyle olan girişmelerinin azalması lehçeler arasındaki ayrılığı çoğalttı. Daha önceki asırlarda bu ayrılıklara 'lehçe' bile denmeyip 'ağız' demek doğru olduğu halde, onuncu asırdan başlayarak bu ayrılıklar 'lehce' halini aldı." (Atsız 1943: 54).
Sınır romanı, 1943-1944 yııları arasında tefrika edilir.Roman da II.Dünya Savaşı yıllarında, İstanbul'da geçer.
Tütün işçisi Şaziye, oğlunu büyük güçlüklerle okutur.Oğlu Osman'la gurur duyar, "apukat" olacaktır oğlu.
Osman, bir arkadaşı aracılığı ile "tütün kralı" Bafralı Veli Turgut Bey'in kızı, Ayla ile tanışır.Yoksulluğunu saklayan Osman ile Ayla birbirlerine aşık olurlar.
Osman, Ayla'nın çevresine girmeye çalıştıkça, kendi çevresinden de dışlanır, annesi ile de yabancılaşır.
Klasik, zengin kız, fakir oğlan hikâyesi anlatılıyor gibi görünse de sınıf çatışması, tütün işçilerinin ağır çalışma koşulları, savaşın günlük yaşama etkisi, savaş tartışmaları geniş yer buluyor, Sınır'da.
Sınır, yine keyifle okuduğum bir Suat Derviş romanı oldu.
Çox təsirli bir kitabla gəldim.
823 səhifə olmasına baxmayaraq insanı qətiyyən yormur, çox axıcıdır.
Əsasən mövzusu sevgi olaraq götürülsə də, bundan daha çoxdur..
1941-1943 ikinci dünya müharibəsi, Almanların Rusiyanı işğal dövrünü əhatə edib, müharibəni, aclıq, ailə bağları, nifrət, fədakarlıq və daha bir çox duyğuya yer verib, çox gözəl də işlənib kitabda.
Alexander və Tatyana baş xarakterlərin bir birinə və ətrafına olan incəlikləri məni məndən aldı.
Həqiqi bir tarixin sevgi hekayəsi ilə qurğulanması da deyə bilərik kitab üçün :)
3 kitablıq setin ilk kitabı imiş, digər ikisini bilmirəm nə vaxt oxuyacam amma mütləq oxuyacam.
#oxudugumkitablar
Bronz AtlıPaullina Simons · Pegasus Yayınları · 20161,257 okunma