Kendine ait kültürel zenginliğin farkına varmadan yaşayan insanlar, çok değil çeyrek yüzyıl sonra , kültürlerine sahip çıkanlara nazaran ikinci sınıf insan, yarı gelişmiş tıp olmaya mahkûm olacaklar
Önce kötü yaşadığımıza inandırdılar bizi. "Yoksul, işsiz, okulsuz, hastanesiz, yolsuz, elektriksiz yaşıyorsun ey zavallı insan" diye seslendiler. İnandık biz de berbat durumda olduğumuza.
Ve sorduk münadiye: Ne yapalım? Cevap verdi: Daha iyi yaşamaya çalış. biz elimizden gelen hızla zengin, işli güçlü, okullu, hastaneli, yollu, elektrikli bir hayatı elde edebilmek için çalışmaya koyulduk. Hiç sormadık: Daha iyi bir hayatı ele geçirince ne olacak diye
Size bir şey söyleyeyim mi? Kocamın yüzüne baktıkça, ona acıyorum, Bilirsiniz benim kocam, belli başlı kahramanlardandı. Sert ve keskin ruhlu bir idealistti. Bana, daima hürmet ve itaat telkin eden bir erkekti. Muzaffer bir komutan olarak cepheden döndüğü günü hatırlıyorum...
Halbuki, şimdi... şimdi?
Salin ortasında müsteşarın haremiyle dans eden Hakkı Bey'i gösterdi:
İşte o adam şimdi bu hale düştü. Onu böyle gördükçe bu cemiyette bir soysuzlaşma unsuru mevcut olmadığına hükmetmemek mümkün müdür?
Garplılık namına Garbın "Vice"lerini almakta, yarın öbürgün Garp medeniyetinin yıkılıp çökmesine sebep olacak unsurları bu taze, arı vatan topraklarına taşımaktane mana vardı?
Herkesin hayatına az çok refah getiren bütün bu inkılap yıllarından onun hissesine hiçbir şey düşmemiş olması gerçekten acınacak bir talihsizlik değil miydi? Bahusus ki, Selma Hanım ne derece az liyakatli kimselerin, bu devrin nimetlerinden ne kadar kabaca istifade etmekte olduklarını yakından görebilecek bir durumda idi.
Olmuyor cancağzım.
İnsan her istediği şeyi anlatamıyor.
Ya anlatmak istemiyor,
ya da anlayacak kimseyi bulamıyor.
Oysa o kadar çok şey var ki içimizde biriken.
Bu yara, ulaşılmayacak kadar derinden.
Kelimelerin bile anlamayacağı türden.
Ben sussam,
Sen anlasan dedirtecek cinsten.
~