Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.
Sevgili Atay, hala yaşıyor olsaydın ve hala yazmaya devam ediyor olsaydın, hala oyunlarına devam ediyor olsaydın da , buraya yazmak hüzünlenmek bu kadar zor olmasaydı. Kendini, aklını, oyunlarını ve daha yazamadığın nice şeyleri alıp götürdün bizden. Geriye sadece bir avuç hüzün, biraz keder, azıcık pişmanlık, bir tutam öfke ve umutlu gözlerine eşlik eden, gülümseyen yüzünü bıraktın. Kendi tehlikeli oyununu oynadın sevgili Atay...
hayatta tutunamayanları özetlemiş sevgili Atay. o kadar iyi özetlemiş ki insan kederleniyor belki çevremizde selim gibi insanların olduğunu, olabileceğini bilmek, onları tanımak için, konuşmak için yeterince zaman ayıramamak, üzüyor insanı, pişman ediyor... kim bilir belki aramızda Turgut lar da vardır.