Bazı mebuslarların hilafetin Türkiye için diplomatik değerinden söz etmeleri üzerine, meclis yuhalayarak onları kürsüden indirdi. Bunu izleyen sessizlikte Mustafa Kemal onlara döndü. “Türk köylüsü yüzyıllardır hilafet uğruna, hocalar ve benzeri uğruna savaşıp ölmedi mi ?
“bence insanlığın en büyük yüz karası, en büyük kabahatidir; içgüdü olmuş bir kendini aldatma, hiçbir olayı, nedenselliği, gerçeği görmemeyi kafaya koymak, yanlığa karşı gözleri kör olmak, cürmün daniskasıdır; yaşama karşı işlenmiş bir cürümdür... ”
Her şey nasıl da çabucak yitip gidiyor, bir yandan evrenin içerisinde insanların bedenleri, diğer yandan ise ebediyette onların anıları. duyularla algılayabildiğimiz her şeyin doğası nedir ve bilhassa bizi zevkle baştan çıkaran, acıyla ürküten ve beyhude övülen şeylerin doğası nedir?
bunun nasıl değersiz, aşağılık, pis, fâni ve ölümlü olduğunu zihnen kavramalıyız.
“Eğer uygar bir halk olacaksan” dedi “ uygar, uluslararası kabül görmüş giysileri giymeliyiz. Fes, cehaletin simgesidir”. Yolculuk ettiği her yerde başındaki şapkasıyla aynı sözleri vaaz etti.