Eşyam ve kâğıtlarımı bavuluma yerleştiriyorum. Artık Şam'dan ayrılıyoruz. Cemal Paşa İstanbul'da istifa edecektir.
Tren giderken iki tarafımızda Suriye ve Lübnan'ı sanki safra gibi boşaltıyoruz. Yarın kendimizi Anadolu köyleri arasında Kudüs'süz, Şam'sız, Lübnan'sız, Beyrut'suz ve Halep'siz, öz can ve öz ocak kaygısına boğulmuş, öyle perişan bulacağız.
Kumandanım harap Anadolu topraklarını gördükçe:
- Keşke vazifem buralarda olsaydı, diyor.
Keşke vazifesi oralarda olsaydı. Keşke o altın sağanağı ve enerji fırtınası, bu durgun, boş ve terk edilmiş vatan parçası üstünden geçseydi!
Kafam kesildikten sonra bir başkasının kafasının kesilmesi umurumda mı?
Gerçekten bu çılgınlıkları düşünebildim mi? Beni yatırmalarından sonra giyotin sehpasını ortadan kaldırmak! Size bunun bana ne yararı olacağını soruyorum.
Ben ne kralım, ne de yasacı ; onun için politika üzerine yazıyorum ya!
Hükümdar ya da yasacı olsaydım, ne demek gerektiğini söyleyip vaktimi boşa harcamaz, ya yapacağımı yapar ya da susardım.
Niyetim, insanları oldukları gibi, yasaları da olabilecekleri gibi ele alıp, toplum düzeninde güvenilir ve haklı bir yönetim kuralı bulunup bulunamayacağını araştırmaktır.