Kitabın genel konusunu veya olay akışını, Bilal adlı imanlı bir gencin kendi yaşam tarzından uzak olan bir kıza aşık olmasını ve bunun peşi sıra hayat öykülerini derinlemesine görmek olarak özetleyebiliriz.
Huzur Sokağı, İslam görüşlü biri için yaşanılması ütopik bir sokak gibi gelebilir günümüzde. Sokaktaki insanların birbirine ve çevrelerine olan davranışları takdir edilesi. Kitapta Feyza ve kızının başörtüsü mücadelesi beni çok etkiledi. Eserde medyadan gördüğümüz sertlikteki psikolojik ve fizyolojik şiddetler bulunmasa da okul ve idarecileri tarafından maruz kaldığı davranışlar silsilesi hiç de hayal ürünü değildir. Müslüman çoğunluklu ülkelerde yaşanan olaylardır bunlar.
Önemli nokta kitaba tarafsız yaklaşabilmektir. Böyle olmadığında kitaptaki her benzetme, her fikir size batabilir. "Pavyon kılıklı kadın" , "mini etek" gibi tasvirlere çok takılmak sizi asıl mevzudan uzaklaştırır. Sonuçta bir edebi eserin tasvirleri yazarın kabiliyetindedir. Bu kitap sayesinde 1950'lerdeki muhafazakar-sosyete cemiyetleri karşılaştırmasını detaylıca öğrendim.
Kısacası, hiç bir insan sevmeyeceğinden emin olduğu biriyle evlenmemeli ve hiç kimse de kendisini sevmeyen birinin sevgisizliğine razı olmamalı. Bu güzide kitabı İslam'ı tanımak isteyen ve dini kitapları okumayı, dini konuları araştırmayı sevenler için tavsiye ederim.