Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

MYDIPAUZ

Reklam
Ömer Hayyam olmayı bilmek
Ömer Hayyam'ın o ince şiirlerini keşfetmek, Rubaiyat'ını çağların en özgün yapıtı saymak ve Semerkant'ın bu elyazması kitabının garip öyküsünü öğrenmek için, aradan sekiz yüz yıl geçmesi gerekeceğini nereden bilecekti?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu ülkede hem New York hem Kandehar var
Türkiye’deki ailelerin çoğu bu konudan bir dram yaratır ve suçlu olup olmadığına bakmadan kızı mahkûm ederdi. Hele Doğulu ailelerde, aile meclisi kararıyla kızın öldürülmesine karar vermek epeyce yaygındı. Öyle bir aile olsaydık, ya bir ip uzatırlardı kendimi asmam için, ya intihar görüntüsü verip traktörün altına atarlardı ya da tarlaya götürüp vurarak oracığa gömerlerdi. Diri diri gömülen kızları bile okuyorduk gazetelerde. İşte Türkiye böyle bir çelişkiler ülkesiydi. En avangart yaşamdan feodal aşiret düzenine kadar her şey vardı. Hiçbir standart tutturulamıyordu. Bazen bu ülkede hem New York hem Kandehar var gibi hissediyordum ki galiba bu gözlemim doğruydu. Neyse ki, hiç olmazsa ana-baba konusunda şanslıydım.
Bütün devletler kötüdür.
Bütün devletler kötüdür! Aslında devlet denen örgüt, kötülüğün sürdürülmesi için vardır.
Reklam
Adaleti olmayan güç töhmet altında kalır.
Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim. Gücü olmayan adalete mutlaka bir karşı çıkan olur, çünkü kötü insanlar her zaman vardır. Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır. Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek; bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olması gerekir.
Hayatta mutlu oldugun gün sayısı bedir?
“Burası özel bir mezarlıktır” demiş. “Buraya gömülen insanlar mezar taşlarının üstüne gerçek yaşlarını değil, hayatta mutlu oldukları günleri yazarlar. Kimi 21 gün mutlu olmuş, kimi 37 gün. 52’yi geçen çıkmadı daha.”
Senden çalınabilen bilgi, senin bilgin değildir.’ ”
“Gazali Bağdat’taki eğitimini tamamladıktan sonra bir kervanla Tus şehrine dönüyor. Ama yolda kervanı haramiler soyuyor ve herkesin altınını, gümüşünü alıyorlar. Gazali’nin de bir tek torbası var. Torba da gidiyor. Herkes kaderine razı olmuşken Gazali haramileri aramaya başlıyor. Aylarca aradıktan sonra haramilerin saklandığı mağarayı buluyor ve torbasını geri istiyor. Nöbetçiler bu deli çocuğu öldürmeye hazırlanırken Haramibaşı gürültüleri duyuyor ve neler olduğunu soruyor. Bir deli oğlanın geldiğini ve torbam da torbam diye tutturduğunu söylüyorlar. Haramibaşı ‘Gönderin şu çocuğu bana’ diyor. Sonra ona ‘Evladım, herkesin servetini aldık, ses çıkaran olmadı. Senin torbanda bunlardan daha kıymetli ne olabilir ki canını tehlikeye atıp buralara geldin?’ diye soruyor. Gazali ‘Benim yüküm onlardan daha değerli’ diyor. ‘Çünkü içinde Bağdat’taki hocamın ders notları vardı.’ Haramibaşı adamlarına ‘Verin şu çocuğun torbasını’ diye emrediyor. ‘Karnını doyurup yola çıkarın.’ Sonra da Gazali’ye dönüyor. ‘Ders notlarını iade ediyorum delikanlı,’ diyor, ‘ama âlim olmak istiyorsan bir şeyi hiç unutma.’ Gazali ‘Nedir o?’ diye soruyor. Haramibaşı diyor ki: ‘Senden çalınabilen bilgi, senin bilgin değildir.’ ”
Her iktidar öldürür ne demek. Şimdi ben, saçma bir şey ama, iktidara gelsem öldürür müyüm sizce.” Omuzlarımdan tuttu, gözlerimin içine baktı. “Evet!” dedi. “Siz bile öldürürsünüz. Çünkü iktidar olmanın başka yolu yok. Eskiden daha açık yapılıyordu, şimdi daha gizli.”
cehenneme giden yollar iyiniyet taşlarıyla döşenmişti
Bizim korkunç bir diktatör olarak tanıdığımız Adolf Hitler, her şeyi kitabına yani demokratik sisteme uygun olarak yapıyor, kişisel imparatorluğunu adım adım kuruyordu. Halkın çoğunluğu, sanayiciler ve kurumlar, arkasındaydı ve onun niyetlerinden hiç kuşku duymadan olanca güçleriyle destekliyorlardı. Bugün okuyunca insan, koskoca bir ülkenin bu kadar uyuşmasına, gerçeklere gözünü kapatmasına inanamıyor ama Hitler parlamentoyu da devre dışı bırakmanın yolunu bulmuştu. Daha iktidardaki ikinci ayını bile doldurmadan, 24 Mart 1933’te parlamentonun denetim yetkisini ortadan kaldıran ve hükümete sınırsız bir özgürlük alanı getiren “Yetki Kanunu”nu, bizzat parlamentoya onaylatmıştı. Bundan sonra onu denetleyecek hiçbir güç kalmamıştı ortalıkta. Her zaman olduğu gibi, cehenneme giden yollar iyiniyet taşlarıyla döşenmişti.
Reklam
Acaba yoksullar zenginlerden daha mı çok hastalanıyorlardı, yoksa nüfusları daha çok olduğu için mi hastaneleri dolduruyorlardı?
Kötülüklerden kendini koru kızım
“Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına ama unutma ki iyilik yapmak isteyenler de çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık, kimininki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi! Dünyanın kötülerle dolu olduğunu düşünüp küsme, herkesin iyi olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğrama! Kendini koru kızım, insanlara karşı kendini koru!”
40 yıllık koca hayatında bir karnım doymadı... Ayram, temiz ayran, ayranım var.. Kiş ayında ayran satmak..
Gamlanma gönül
GAMLANMA GÖNÜL Kemler iyi göremez Gamlanma gönül gamlanma Bin kaygu bir borç ödemez Gamlanma gönül gamlanma Koyun meler kuzu meler Sular hendeğinde dolar Ağlayanlar bir gün güler Gamlanma gönül gamlanma Yiğit yiğidin yoldaşı At yiğidin öz kardaşı Sağlık her şeyin başı Gamlanma gönül gamlanma Naçar Karac'oğlan naçar Pençe urup göğsün açar Kara gündür gelir geçer Gamlanma gönül gamlanma
Reklam
En can alici yerlerinden biri bu satırlar
"Olanlar o zaman oldu" diye üsteliyordu Knulp sürekli, "o zaman, daha on dört yaşımdayken, Franziska bana oyun oynadığı zaman. O zaman daha her şey olabilirdim. Sonra içimde bir şey kırıldı ya da bozuldu. İşte o zamandan bu yana hiçbir işe yaramaz oldum... Bırak, bırak; yanlış yalnızca şurada oldu, sen benim on dört yaşımdayken canımı almadın! Öyle olsaydı, benim yaşamım da olgun bir elma gibi güzel ve eksiksiz olurdu."
"Dinle..." dedi ağır ağır, "sen böyle zavallı bir sürtükten çok daha fazla bir şey olabilirdin. Sana çok yazık oldu. Biliyor musun Knulp, ben papaz değilim ama İncil'in yazdıklarına inanırım. Sen de bunu düşünmelisin. Kendin için hesap vermek zorunda kalacaksın. Bu pek de kolay olmayacak. Başkalarından daha iyi yeteneklerin vardı, öyle olduğu halde hiçbir şey olamadın. Bunları söylüyorum diye bana kızma." Knulp gülümsedi ve gözlerinde eskisi gibi, zararsız, çapkınca bir ışık parladı. Arkadaşının koluna dostça vurup kalktı.
Savaş korkunç bir yıkımdır.
Hesse, savaşı insanlık ve Avrupa uygarlığı için korkunç bir yıkım olarak kabul eder.