Hayat ne kadar hayret verici şeylerle doluymuş. Birkaç gün önce yanımda biri ağlasa, mutluluk gözyaşı sanırdım. Bugün, duyduğum kahkahalar bile kulağıma yasmış gibi geliyor!
ATAK KÖSE: İstemeyüz!
HİKMET EFENDİ: Ne istemiyorsunuz?
ATAK KÖSE: Ben ne bileyin! Mahalleli “İstemeyüz” diyor, ben de öyle diyorun. Elbette mahallelinin öyle demelerinde hakkı vardır
Bu bakışta kin yoktu, çünkü aralarında kin doğuracak bir şey geçmemişti. Bu bakışta yalnız toprak ve su gölgeleri, insanların içini kapkaranlık yapan gölgeleri vardı.
Candarmalar çok dövmüşlerdi fakat seke seke yürümeye çalışıyordu.
Bayram namazında İmamköy Camii’ni bastığını ve orada namaz kılanları soyduğunu en nihayetinde itiraf etmişti.
Halbuki böyle bir şeyden haberi bile yoktu…
Ne çare?.. Dayak bu… Her şeyi söyletir.
En aşağı yedi sene yiyecekti.
Yahut sevgilin seni sevmiyordu… O zaman ne yaptın? Geceleri ağladın mı?.. Ona sararmış yüzünü göstermek için geçeceği yolda bekledin, ona uzun ve acındırıcı mektuplar yazdın değil mi?..
Bir zaman makinesinin sizi 900 yılına taşıdığını ve dünyada bir yere, uzunca bir süreliğine kalmanız için indirdiğini hayal edin. Nerede yaşamak isterdiniz?
Siz olasılıkları değerlendirirken bizim şu tavsiyemizi göz önünde bulundurun: Ne yapın edin, Batı Avrupa’dan uzak durun. Bu kadar yoksulluk, şiddet ve politik kaos içeren bir yerde neden yaşayasınız ki?..(bir sayfa sonrası)
Şimdi zaman makineniz sizi ileri bir tarihe, 1914’e götürsün. Bu tarihte, bir zamanlar acınacak halde olan Avrupalıların dünyaya egemen olduklarını görünce çok şaşıracaksınız. Nereye giderseniz gidin, onların nüfuzuna tanık olacaksınız…(bir sayfa sonrası)
Peki nasıl oldu da sonunda dünyaya boyun eğdiren Avrupalılar oldu? Neden Çinliler, Japonlar, Ortadoğu’daki Osmanlılar değil de Avrupalılar?
“Devlet bir sobadır ve yakıtı da yalnız insandır. Yakılacak insan olmazsa soba söner. Sönen yanmayan sobanın da hiçbir yararı yoktur. Ama öte yandan bu insanlar da devlet olmadan yaşayamazlar: Sobayı yakan tutuşturan onlardır. Sobayı yanar tutmakla yükümlü olanlar da ona yakıt temin etmelidirler.”
“…sevmesinin cezasını ise acı çekerek öderdi. Niçindi bütün bunlar, niçindi? Sonradan tüm yaptıklarından pişman olmak, acı duymak ve boz küllerin altında korların sönüp gitmesi gibi yaşlılıkta körelmek için miydi?”
“Artık domuzların yüzlerine ne olduğu anlaşılmıştı. Dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların yüzlerine, bir insanların yüzlerine bakıyor; ama onları birbirlerinden ayırt edemiyorlardı.”