Doktor kitabının sonuna doğru şunları yazmıştı:
“Devlet büyük bir ailedir. Onun fertleri sizin kardeşlerinizdir. Yoksulların kusurları kısmen de üst tabakanın ihmali ve ilgisizliğinden ileri gelmektedir.”
Herkes, hayattan fazlasını almak isterken ona bir şey katmak istemiyor. Egoist, istismarcı ve asalak olarak atıldıkları hayatın anlamını başkalarının sırtından geçinmekte arıyorlar. Çocuklarına bu ‘hayat felsefesini’ aşılayanlarsa anne ve babalar! Bu öğüt ve telkinlerle büyüyen çocuklar gelecekte egoist, kendini beğenmiş, sığ ve ruhsal olarak zayıf olup; ahlaksız ve şehvet düşkünü bireyler olarak toplum hayatına katılmaktadırlar.
Bu gençlerde vatanına, halkına karşı sevgi, fikirlere, emek gerektiren işlere karşı hürmet hissi yoktur. Ebeveynlerini de içten sevmemektedirler. İşin özeti ne ekerseniz, onu biçersiniz; ne pişirirseniz onu yersiniz.
Gençlerin ruhunu bakımsız bir tarla gibi boş bırakırsanız orada sadece ısırgan otları ve dikenler gibi zararlı otlar yetişir. Anne ve babaların çocukların beynini ve ruhlarını işlemeden bırakması ne akla uyar ne de vicdana. Böyle bir ihmal ahlaksızlıktır ve cinayetten bir farkı yoktur. Çocukların terbiye edilmemesi sadece aileyi değil; toplumu ve devleti de ilgilendirir. İstediğiniz kadar mükemmel kanunlar yapın,seçimleri mevzuatları oluşturun, siyasi ideolojilerin mucizevi güçlerine inanın, çocuklarınız iyi terbiye görmeden hayata atılırlarsa ne kadar iyi bir hukuka sahip olursak olalım toplum hayatımız sönük ve sefil olacaktır.
‘Hayattaki düzensizliğin en büyük nedenlerinden birisi şudur: Herkes hayatta zengin olmak istemekte, fakat hiç kimse hayatını düzene sokmak istememektedir.’
Lev Tolstoy