İyi de affa değer olanı zaten herkes affeder. Asıl af, affa lâyık olmayanı da affetmek değil mi ? Tıpkı vicdan gibi. Onu kaybetmeye en fazla hakkımız olduğu anda koruyabildiğimiz şey değil miydi vicdan ?
Kendisine bir şey olduğunun farkındaydı ama ne olduğunu tam olarak çıkaramamıştı bile. Önünde ölüm üzerine düşünebileceği uzun yıllar, yangından geriye ne hasar kaldığını ancak ancak dumanlar dağılınca anlatacaktı. Yara sıcakken duymamıştı acıyı. Gerçek acı zamanla başlayacaktı.
Bir meyve, zamanı geçince nasıl çürüyüp dalından düşerse, bir saat aniden nasıl durursa, bir zemberek, gücü tükenip nasıl boşalırsa, öyle duruvermişti onun da kalbi.
"Vakti öyle geldi geçti Mücellâ'nın" denebilirdi belki. Şimdi gelenin ne olduğu gözünün önündeydi ya, gidenin ne olduğunu pek bilemedi. Yüzüne, bakışlarına daha evvel olmayan bir şey katıldığında ancak anladı daha evvel neye sahip olduğunu.