Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Bukalemunus

Yunan tiranlığının işlevi geçiciydi. Tiranlık. aristokrasİ yönetiıninde zorla bir gedik açarak orta sınıfa. demokratik devrimin son aşaması için güçlerini sağlaıniaştırma olanagını verdi; bu aşamaya tiranitğın kendisinin devrilmesi de dahildi. Tirantığın Yunan geleneğinde hemen hemen oy birliğiyle suçlanmasının nedeni budur. Önce aristokratlar tarafından. ilerici olduğu için. daha sonra da demokratlar tarafından geric iliğe dönüştüğü için suçlanınıştı.
Reklam
Sanat size daha özgür bir toplum ve daha insani iliş­ kiler "imajını" verebilir, fakat bunun ötesine geçemez. Bu an­lamda, estetik teori ile politik teori arasındaki fark ortadan kal­dırılamaz bir farklılık olarak kalır:
Karıncaları seyrediyor, kesin! Karınca, püf! En ikiyüzlü hayvanlardan biri! Dolaşmaktan başka bir şey yapmaz ve bizi çalıştığına inandırır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Felsefenin en büyük erdemi, kendisini sorgulayabilmesi, inşa ettiği şeyi dekonstrüksiyona tabi tutabilmesi, söylediği şeyi geri alabilmesidir. Tam tersine bilim kendi sözünü geri alamaz, kendina ait kavramlara, terim­ lere ya da temellere/ilkelere meydan okuyamaz, onları sorgu­ layamaz; düzenli amaçlı bir biçimde ileri atılır, ilerler. Bu ba­ kımdan bilim dili, hesaplanabilir sembollerden ve formüller­ den ibaret dil olmayan dilini/dilsizliğini (nonlanguage) inşa ederek reddetme girişiminde bulunur.
Sadece bu, Alenka Zupancic’in kitabının yalnızca özgün felsefî bir olay değil, aynı zamanda günümüzün etik-politik tartışmalarına hayatî bir müdahale olduğunu göstermeye yeterlidir. O zaman buradan çıkacak sonuç, Alenka’nın kitabına büyük saygı duyduğum ve takdir ettiğim mi olmalıdır? Hiç de değil: Böyle bir takdir davranışı daima yazara ilişkin içe sinmiş bir üstünlük konumunu varsayar: Şahsen yazara tepeden bakabileceğimi ve çalışmasının niteliği hakkında yüce gönüllükle olumlu bir yargıya varabileceğimi düşünüyorum. Dost bir felsefeci için tek gerçek saygı işareti kıskançlık dolu bir öjkedır nasıl oldu da yazarın söylediğini ben düşünmedim? Yazar bunu yazmadan önce geberseydi de vardığı sonuçlar kendi hâlinden memnun huzurumu bozmasaydı daha iyi olmaz mıydı? Alenka’nın kitabı hakkında yapabileceğim en büyük itiraf, el yazmalarını okurken kendimi ne kadar sık kıskançlık ve öfkeden ağzı açık, felsefeci varlığımın tam da çekirdeğinde tehdit altında hissederken, henüz okuduklarımın halis güzelliği ve coşkusuyla çarpılmış, böylesi özgün düşüncenin bugün hâlâ nasıl mümkün olabileceğini merak ederken yakaladığımdır. O hâlde bırakın kendime Alenka için bir tür ​“akıl hocası” rolü biçmekten çok öte bir dizi ortak projede kendisiyle işbirliği yapabilmekten naçizane bir ayrıcalık hissettiğimi söyleyeyim. Eğer Alenka’nın kitabı klasik bir referans kitabı olmazsa, bundan çıkarılabilecek tek sonuç, akademik çevremizin anlaşılması güç bir kendini yok etme iradesinin ağına düştüğüdür.
Reklam
Lacan “intihar tek başarılı eylemdir” derken söylenmek istenen kesinlikle şudur: Böyle bir eylemden sonra özne artık asla önceki gibi olmayacaktır; “yeniden doğabilir” ama sadece yeni bir özne olarak.
Etraf uzun saç ile dolmuştu. Çok gereksiz olanlar vardı. Bilinçsiz yaşıyordular. Oralarda aylak aylak dolaşıyorlardı. Hepsi sorunlu gözüküyordu ama baktığımda hiçbir sorunları yoktu. Çok akıllı olduklarını sanıyorlardı ama bence diğer insanlardan farkları yoktu. Hep çıkarları olan şeyler peşindeydiler. Birbirlerini kullanıyorlardı. Birbirlerine yararları yoktu. Joint içip, etrafta ilgi çekmek için abuk subuk şekillere girerlerdi. Joint içmenin bir marifet olduğunu sanıyorlardı. Bunları ben kurtaramazdım. Kendileri hiç kurtaramazdı. Şimdi söyleyeceksiniz ki sen bizim yaşımızdayken böyle değil miydin. En azından bazı şeyleri görebiliyorduk. 90 döneminin kız ve erkeklerinde duygu yoktu. Onun için ilişkileri çarpuk çurpuktu.
Gençliğin üzerinde olumsuz etkilerini önlemek için, toplumun yeni bir biçimde eğitilmesine bilinçli olarak çalışılırken, klasik okula en yakın ilgiyi göstermekten geri kalmamak gerekir.
Filip, daha önce hiç görülmemiş oranda büyük bir siyasi önem kazanan Kutsal Birliğin başına ge­ çiyordu. ilk olarak bu kuvvet, Birlik Meclisinin kararı ile Filip'e verilen yetkileri tanımakta ikircikli davranan Atina'ya karşı ha­ rekete geçirildi. Birlik Meclisi üyelerinden oluşturulnan bir he­ yet, Atina'ya giderek Amphiktryonlar meclisinde verilen bütün kararların açık olarak tanınmasını istedi. Eğer bundan kaçınacak olursa Birlik Meclisi Atina'ya ceza verecek, Filip de elindeki kuvvetle bu cezayı hemen yerine getirecekti. Bu durum karşı­ sında Demosthenes bile, kutsal bir savaştan kaçınılmasını ögüt­ lüyordu.
Böyle bir kültür, onların güçlü oldukları geçmişi ülküleştirir. Bu ülküleştirilmiş geçmiş, gerçek geçmişle pek benzerlik taşımaz, çünkü öyle dikkatle düzenlenmiştir ki, gerçek geçmişin tersine bugün'ü yeniden dcğ caktır. Platon için bu geçmiş, Cumhuriyet adlı eserinde ülküleştirilmiştir Aristokratlar yönetir bu Cumhuriyet'i; Platon'un, rakip sınıfı iktidara getirmiş olan ticareti alttan alta yıkmak umuduyla bağlandığı bir ilkel ortak/aşmacılık uygulamr orada.
Reklam
İnsanlar haksız eylemlerle zenginleşmeye yatkındırlar; kutsal ya da kamusal mülkü ayırmaksızın, neler olduğunu, daha önce neler olmuş olduğunu sessizce kaydeden ve zamanı gelince hiç şaşmaksızın eksiksiz öç almak için ortaya çıkan Adalet'in görkemli temellerine karşı kendilerini korumaksızın birbirinin elinden kaparlar, yürütürler mallarım .
"Katıldığım konferans, dünya barışı ve barışçı insan ilişkileri üzerineydi. Primatların çatışma giderme yöntemleri hakkındaki çalışmaını sunmak için oradaydım. İnsanların neden bazı alanları cazip bulduğu üzerine kafa yormak hep eğlenceli olmuştur, hele barış araştırmaları yapanlar arasındaki fevri tipleri görünce. Toplantıda, önde gelen iki barış savunucusu birbirlerine bağırmaya başladılar, birincisi Eskimolar'dan bahsedince ikincisi onu ırkçı olmasa bile sömürgeci bir tavır takınınakla suçladı çünkü bu halka İnuit denmesi gerekiyordu. Never in Anger ( Öfkeyle Kalkma) kitabında yazanlara bakılırsa İnuitler, uzaktan yakından düşmanlığı andıran her türlü söz alışverişini engellemek için aşırı tedbirler almışlar. Sesini yükseltmenin cezası topluluktan atılmakmış, içinde bulundukları çevre düşünüldüğünde hayati tehdit oluşturan bir ceza."
Oyun oynayan küçük laboratuvar şempanzeleri bir çitin ardındaki tavukları, ekmek kırınıısı atarak yanlarına çekiyorlardı. Kolay aldanan tavuklar ne zaman yaklaşsa, şempanzeler onlara ya sopayla vuruyor ya da sivri bir tel batırıyordu. Tavukların aptallıktan uyum sağladıkları bu Tantalos oyunu (tabii onlar için oyun filan deği ldi) şempanzeler tarafından, sıkıntılarını dağıtmak için icat edilmişti. Hatta oyunu öyle mükemmelleştirmişlerdi ki, bir maymun yemi atarken diğeri tetikçi oluyordu.
"Bilmiyorum... küçüklüğümden beri uçaklara âşığım. Belki de kaç- mak istemiştim... ya da kimsenin bana dokunamayacağı kadar yüksek- lere çıkmak istemişimdir." "Neden kaçmak istiyordun?" "İnsanlardan. Kötü şeyler olmuştu, insanlar hakkında kötü şeyler hissediyorum." Annesiyle babasını hiç tanımamıştı, onlar öldükten son- ra onu alıp büyüten kuzenler hiç iyi davranmamışlardı. Sevgiyi hiç tat- mamıştı. Her zaman yabancı bir misafir olduğunu hissettirmişlerdi. Joe on altı yaşına geldiğinde onlardan ayrılmıştı. Yapabilse daha önceden de ayrılmayı düşünmüştü. "Eskiden beri yalnızlığı severim. Bir de ma- kineleri severim. Makineleri çalıştıran en küçük parçacıkları ve mühen- dislikle ilgili ayrıntıları severim. Uçmak sihirli bir şeydir, bütün bu küçü- cük şeyleri bir araya getirip gökyüzüne çıktığında cennette olduğunu hissedersin."
Te­rimin pek çok dilde bulunan mekanik anlamını kullanarak söyler­sek, eşsüremlilik ve artsüremlilik arasındaki "oyundur" tarih.
460 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.