"İşin çok daha garip yanı, sen oradasın ben burada, aramızda şehirler, ülkeler, denizler, binlerce kilometre var. Ama hâlâ cama çıktığımızda aynı görüntüyü görüyoruz. Her şeye rağmen gökyüzümüz aynı."
Az olan şeyler bize daha çok mutluluk verirdi. Tek bir çiftli kanepe oluşu,tek bir oturma odası,tek bir saat , tek bir spor ayakkabı, veya her evde ansiklopedi serisi ve bir kitaplığın oluşu işte bizi en çok eskileri özleten günlerdi...
Hışımla bir sigara tüttürür
ve tarafsız bir uykuya dalarsın, uyandığında
pencereler ve kederin şafağı karşılar seni, borazanlar yoktur;
bir yerlerde, sözgelimi, bir balık- heryeri göz ve kıpırtı-
suda oynaşır durur; o balık
olabilirdin, orada olabilirdin, suya mahkum,
göz olabilirdin, serin ve asılı,
gayrı-insan; giy ayakkabılarını, geçir
pantalonunu, hiç yolu yok evlat, hiç-
olmayan havanın hiddeti, ölü menekşeler misali
benzeşmişlerin küçümseyişi; haykır, haykır,
bir borazan misali haykır, gömleğini geçir sırtına,
kravatını tak, evlat: mandolin gibi
hoş bir kelimedir keder, ve enginar gibi tuhaf; keder
bir kelimedir ve bir yaşam tarzı; kapıyı aç,
evlat; uzaklaş oradan.