İkimizde seni seviyoruz ne güzel
Olmuş yerlerine bakıyoruz
Bütün aynalarda
ikimizde seni beğeniyoruz ne güzel
mevsimler geçiyor üstümüzden
susuz bir yolculuk
tıka basa dolu mataralar arasında
ikimizde seni seviyoruz ne güzel
söylenmiş sözleri tekrarlamaktan
ve incinmekten yine
eski yaralarımızdan korkuyoruz
Bazı eski romanlar
'Yıl bin dokuz yüz bilmem kaç' diye başlardı,
ben çocukluğuma, çocukluğumun çocuk romanına,
senin oyuncaklarını kırarak başladım.
Ben her sonbahara hep yaz'ı kırarak başladım.
Yazları kırarak sonbaharlara başlamak...
Bunlar benim sevişirken kaybettiğim savaşlardı!
..
her şeyi anladılar
sevgilim
seviştiğimiz yatakta
unutulmuş bir çift kanat bulunca
terzilerine
gidiyor
kentteki
kadınlar
kendilerine
kanat
diktirmek
için o günden beri
Bir tek sana tembih ettim saadeti
hiç bir şey hatıra değil aslında
kaynayan sular gibi bakardın ya bana
donan sular gibi gülerdin ya
bütün büyük sular korkutuyor şimdi beni
Bir tek sana tembih ettim saadeti
hiç bir şey ihanet değil aslında
kararan havalar gibi dokunurdun ya bana
bozan havalar gibi şevişirdin ya
bütün güzel havalar ağlatıyor şimdi beni
Gül Kokuyorsun
gül kokuyorsun bir de
amansız, acımasız kokuyorsun
gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun
dayanılmaz birşey oluyorsun, biliyorsun
hırçın hırçın, pembe pembe
öfkeli öfkeli gül
gül kokuyorsun nefes nefese.
..
sevgilim
bir elmaya çarpan portakalın soyunurcasına dilimlerine
ayrılması gibi günaydın sana
sabahlık giymiş açık saçık bir dergi
bir öpücüğün bir dudağa yolladığı CV
kavala sarılan rüzgâr gibi
bulutların ağzındaki fıskiye, gökyüzündeki ateş çokluğu gibi
yağarken sevişen yağmur damlaları gibi bir günaydın
bir şiirden düşerken Esin Peri’sinin meme uçlarına tutunup
kurtulan şairin esrikliğinden kalan bir günaydın sana sevgilim
.....
aşk dolu bir bakışla değiştirilen dünya tarihi gibi
halka konuşma yaparken tacını balkondan düşüren krala gülen çocuklar gibi sanki
teşekkür etmeyi, özür dilemeyi
ağız dolusu seni seviyorum demeyi bilen
insanların yaşadığı bir ülkenin hayali gibi
günaydın sana sevgilim
günaydın işte
...
Akgün Akova
artık kalbim yok ağladığımda sana
düşündüğümde seni artık kalbim yok
seni anlatırken birilerine,atmıyor kalbim
atmıyor kalbim seni gördüğümde rüyalarımda
İstediğin gibi yaptım;artık kalbim yok!
Küçük bir velede verdim onu,oyuncak niyetine
fırlattım attım doyursun karnını diye bir sokak köpeğine..
Peşinen söyleyim elimizdeki tek delil bu okyanus
Gözünün sınırlarını çizen okaliptüs ağaçları ve sebepsiz kin
Profesyonelce değil İstiklal mi ölüm mü diye sıkıştırmak
Sen bana baktığında karşıdan karşıya geçen bir şey var
Süratle gelenler çarpıp fırlatıyorlar ya öteye öyle bir his