Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Doğa

Doğa
@Dienatura
@z.dogae
26 okur puanı
Ekim 2020 tarihinde katıldı
167 syf.
·
Puan vermedi
Therese Raquin
Therese RaquinEmile Zola
7.9/10 · 2.678 okunma
Reklam
Laurent on beş günden fazladır Camille'i tekrar nasıl öldüreceğini düşünüyordu. Onu nehre atmıştı. Fakat yeterince ölmemiş olacak ki her gece gerip Therese'in yatağına yatıyordu. Katiller cinayeti tamamladıklarını zannedip de kendilerini rahatça muhabbetin zevklerine verecekleri sırada, Camille yat aklarını buz gibi dondurmak için tekrar canlanıyordu.
Sevmek sahiplenmenin en güzel biçimidir herhalde sahiplenmekse sevmenin en kötü biçimi

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çünkü insan her firsatta işine dönmelidir Anladim demistim ama anlamamıştım ama anlasilmayacak bir sey yoktu Yeni bir ev yeni bir hayat ve sade ümitler sadece ümitler İnsana en iyi gelen merhemin yatak oldugunu düşündüm Tehlikeli zaman kipiyle konusmustu, eskiden de hosuma gider(di). İnsan kendini anlayabilse zaten susup oturur gözlerini yumup ölmeyi bekler Ölmemek için anlamaya çalışmak ama bir türlü anlayamamak lazım
Niye ayağımız yere basmadı hayatta? Niye hep üzüntülerle uğraştık? Niye yapabileceğimize inandık? Ve niye, herkesin pompaladığının aksine, inandığımız halde ? yapamadık... Ulan, ben vaktiyle Derdim ki, bu böyle olmaz, değiştirin. Derlerdi ki, aman böyle iyiydik ya, dokunma! Ama, derdim. Derlerdi ki, sus artık, daha fazla kaşıma! Doğmamış olması
Reklam
... aslında, anlamayı bilen, anlaşılmaktan ve kabul edilmekten korkmayan bir serüvenci olduğunu ilan edeceğini, tüm zamanlarıyla barış yapacağını, feda etme sınırının sonuna gelmiş kuşkucu bir kadın değil de kaybetmekten korkmayacak kadar çok yaşamış, çok görmüş, görgünün, bilginin hınzırlaştırdığı bir azize olduğunu apaçık göreceğimizi, kendimi
Bu şarkıyı boşuna sevmemişim. Yaşıyorsun, yaşıyorsun, yaşıyorsun ve bir gün bir bakıyorsun önceden sadece sevdiğin bir şarkı aslında önceden senin o günün için yazılmış, bir bakıyorsun pat diye şarkıdaki şapşal kahraman olmuşsun. Adam önceden görmüş. Yazmış, söylemiş. Dinlemiş, sevmişsin ama gerçek olacağını, tam yirmi sene önce kurulmuş bir saatli bomba olduğunu ve yirmi sene boyunca hep tuk tuk tuk bugüne doğru çalıştğını düşünmemişsin; o duruma düşeceğin hiç aklına gelmemiş. Senin aşkın bu kadar olur. Bir buçuk saatlik bir şey. Karanlık, havasız, soğuk, nemli bir dünyada senden başka herkese ait. Beğenmedim be! Bir boka benzemiyor. Bitse de gitsek. Aa, öyle deme. Yazık çocuğa, içim acıdı. Aşk acısı, şehvet acısı. Bir gençlik şarkısı. “Baby, since I've been loving youuu, yeeeah.” Tamam, tamam, abartma. Koca adamsın. Seni sarhoş eden her ne ise adını koymakta acele etme. Hem, koyacaksın da ne olacak? Kim duyacak? Kim anacak? Kimin umurunda? Keşke şaşırmayacak Kızın sarsıcı bir cazibesi vardı. Bakmamaya çalışıyordum. Çünkü aptallık ile cesaretin, masumluk ile arsızlığın karıştığı ürkütücü bir pırıltıyla bakıyordu, bana bakarken ne düşündüğünü biliyorum, diyordu, aptal değilim. Esas adam olmak da arzu edilir bir durum değildir. Doğruyu söyleyeceksin, ama yanlışı yapmayı bileceksin. İkiyüzlülükten değil, Patron'a patron olduğunu hissettirme ihtiyacından.
Tecrübesiz olabilirdim, ama sıradan biri gibi, ötekilerden biri gibi davranılmayı kabul edemezdim, ben öyle davranmış olsam da. Yalnız kalınca yatakta doğrulup aynaya döndüm. Bu ayrıcalığı hak edecek bir adam mıyım diye kendime baktım. Karşımda yakışıklı bir adam aradım, onun gibi bir kadının bakınca yatmak isteyeceği, heyecan verecek bir adam. Hayır. Bana, sen evlenilecek adamsın, demişti. Anlamamıştım. Heyecan değil, düşünce. Serüven değil, güven. Bakınca değil, tanıyınca. Böyle bir gece için bile çaba sarfetmek, beklemek, sabretmek zorunda kalan bir adam. Hiç aşık olunmayacak, sadece sevilecek, güvenilecek bir adam. Ben. Uzun zamanların adamı. Kedi her korkak gibi geleceği görüyordu. Arada bir uzun uzun gözlerini yumuyordu, gelecekte gördüklerinden bunalıp. Sokak kedilerine benzemiyordu. Özel imalat olmalıydı, markalı, imzalı filan. Bu onun uzak bir köşede sinip kalmasını, ikide bir gözlerini açıp onu tehdit edecek bir şey yapıyor muyum diye beni, tehdit unsurunu, kontrol etmek zorunda kalmasını önlemiyordu. Bakışlarından, başını omuzlarına gömüşünden sahibine önümüzdeki saatlerde, günlerde ve gecelerde ne yapacağımı bildiği belli oluyordu. Sahibi ve kendisi için üzüldüğü, o gecenin bir an önce geçip gitmesini istediği de belli oluyordu . Bu kediye dikkat etmek lazım, dedim, çok şey biliyor.
Benimle yattığı için şimdi daha mutlu olmuştur. Öyle olur çünkü önce yaşar, sonra düşünürsün. "Hay Allah," dedim. "Mutlusun sanıyordum. Ben herkesi mutlu sanırım.” Başaracağız, diyor. Bu sözcüğü çok seviyor, tüm gençler gibi. Yapmak başarmak sanıyor. Gülümsüyorum. Bu kadar tutkunun içinde bu kadar yanılsama olur, diyorum, ya da, bu kadar büyük bir yanılsamanın içinde bu kadar küçük bir yanılsama, olur, haydi haydi olur. Güzel bir akşamdı. Kimsenin itiraz edemeyeceği bir ileri kış akşamı; ileri, yani, açıklamama izin verin, çok soğuk, berrak, sakin bir akşam. Belki fazla sakin. Aniden yağmur, arkasından kar yağmaya başlarsa kimsenin şaşırmayacağı kadar sakin. Herkesin sokağa çıkarken ne bulursa üstüne giydiği, eve dönmekte acele ettiği, evlerin iyi isinmakta zorlandığı bir akşam. Tanıdığımız herkesin tanıdığımız yerlerde olduğu bir akşam.
Birden bu mudahale çok hoşuma gitti. Ne zamandır kimse bana karışmıyordu. Yüzümde bir ışık yanar gibi oldu.?"Tamam. Madem öyle diyorsun.” Kravatı çözüp çıkardım, koltuğun kenarına koydum; gömleğimin yakasını tekrar açtım. Gülümsedi. “Bugün sende bir değişiklik var,” dedi. “Keyifli gözüküyorsun. İstifa mı ettin yoksa?" Ben de gülümsedim. Zeki kadındı, ancak hayatımda bir değişiklik yaparsam keyifli olabileceğimi biliyordu. Sorarken anlatabilen biri. Beni izlemekte olduğunu da anlatmıştı. “ Yine de bu benim sorunumu çözmüyordu. Kendimi karımla karşılaştırmayı da kendime yediremezdim. Çünkü ben ölmek için dört beş hafta beklemezdim, ne de öldürmek için. Bir an, sonra gözlerimizi kaçırdık. Sarılmak, ağlamak falan istiyorduk, ben istiyordum, ama olacak şey değildi. Kadınlar böyle şeyleri daha iyi beceriyor. Sevgisini de acısını da daha iyi yaşıyor. İyi ki bir kız çocuğum var, dedim. Eminim beni sevmekten en son o vazgeçecek. İyi ki Patron'un çocukları da kız. Daha acımasız oluyorlar, daha çok sahip olmak istiyorlar, belki ama daha iyi seviyorlar. Onların kalbi bizden daha büyük, daha canlı.
Reklam
"Muhasebeden biraz para al, adama ver. Bir de sözleşme hazırla, imzalat, korksun," dedim. “Ne kadar para verelim?" diye sordu avukat. Genç çocuk, daha bu işleri bilmiyor, herkes hakkı olan parayı alır sanıyor. "Az," dedim. “Mümkün olduğu kadar az. Hiçe yakın. Hatta hiç."
Akşamüzerinde iyi bir intiba bırakmış olmalıyım. Hiç olmazsa bir acemi için iyi. Belki sık sık gözlerim karardığı için, gözümü kararttığım için, gözümü yumduğum için zaten doğal bir adaydım. Yoksa, giderken, arkada şöyle bir not bırakırdı, eminim, “Biraz daha çalışması lazım.” Bir acemi için çok şey biliyorum. Ama bir acemi için çok yorgunum. Belki acemi olduğum için yorgunum. Öte yandan, zamansız bilginin yarattığı bir yorgunluk da olabilir ki, öyleyse, akşam bunu mutlaka dikkate almıştır. Yoksa notuna şöyle bir dipnot düşerdi, “Kafası biraz karışık galiba.” İleride sorarız, arkadaşlığımız gelişince, az çok eşit hale gelince, geriye doğru bir perspektif yaratıp. Deriz ki, “O akşam ne düşünmüştün, sorabilir miyim? Söyle, lütfen. Benim hakkımda bir fikrin olmalı." kötü olamam. " Sandığım kadar Yoksa yürüyemezdim. Oysa yürüdüm. Herkes gördü. Üstelik hâlâ yürüyorum, görüyorsunuz.
Sayfa 298
Sokakta el ele geziniyorduk, hiç acelemiz yoktu. Totoca bana yaşamı öğretmekteydi. Bense halimden gayet memnundum, çünkü abim elimden tutmuş bana hayatı öğretmekteydi.
Sayfa 13
Başında darp izi her satırın Cümle kuramıyor sözcükler. Sağ gösterip sol vuran kalem... Kaybetmek, eklemeli dillerden. Ne görür rüyası olmasa insan. Ruhsatı yanmış bir bahar Eline cetvelle vurulan sokak Bahçeden çocuk kaçıran oda Asansörde kalan bir kent ki Ucuz iş gücü, parklarında menekşe Adamı olmayan karanfil Bir alışmak dağıtan fotoğraf Bi deri bi kemik toprak... Sizi bekliyor. Hayır koltuğunuz cam kenarında İç sesiniz bu, kulaklığınız... -Saatine bakıyor şiir ki Üçe ayrılır düşler gibi Benden bana sır çıkmaz. İnan.
162 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.