Dostoyevski ile konuşmak da çok zevkliydi. "İyi kitaplar okumak, geçmiş yüzyılların en iyi insanlarıyla sohbet etmek gibidir." diyor
René Descartes . Ben de bir ay süren güzel bir sohbetin sonuna geldim.
Yine çok zor bir incelemeye nereden başlayıp ne söyleyeceğimi bilemeyerek başlıyorum. Bu kitapla ilgili ilk olarak şunu söylemek istiyorum
İnsanlar ırmaklar gibidir: Hepsinde su aynı sudur, her yerde birbirinin aynıdır,
ama bir ırmak dar, hızlı, geniş, sakin, temiz, soğuk, bulanık, ılık olabilir. İnsanlar da böyledir.
Sevdiğin bir insanın uzun zamandır görmediğin yüzü; ilk önce geçen zaman içinde meydana gelmiş dış değişikliklerle seni etkiledikten sonra, yavaş yavaş yıllar önceki halini alır; bütün değişiklikler silinip gider ve karşına yalnızca olağanüstü, benzersiz bir ruhsal kişiliğin en önemli ifadesi çıkar.
Her insan, bir işi yapabilmek için bu işin iyi ve önemli bir iş olduğunu kabul etmek zorundadır. Bu yüzden de insan hangi durumda olursa olsun, yaptığı işin kendisine önemli ve iyi görüneceği bir yaşam görüşü oluşturur mutlaka.
İnsanlar, bu ilkbahar sabahını, tüm canlıların iyiliği için yaratılmış olan dünyanın bu güzelliğini, barış, dirlik, düzenlik ve sevgi çağrıları yapan bu güzelliği değil, birbirlerine üstün gelmek için kendi uydurdukları şeyleri kutsal ve önemli sayıyorlardı.