Tırmanıyorum
Yüreğinin o kar tutmaz
Tepelerinin zirvelerine
sisifos gibi vazgeçmeden
Cesaret duyuyorum
Zihnimin tapınağına Sokulan Zamanın mutlaklığından
Göğsümün kafesini
Yırtarcasına koşuyorum
Yağmura, rüzgara ve güneşe
Hamile ovalardan geçerek
Düşüyor sırtım bir dağın
Özgürlük yeşeren yamaçlarına
Duygularım anlamın
Riyakarlığından korkar
Ya Ölürse şiirler diye!!
Belki kokuşacak varlığım
Kanayacak avuçlarım belkide
Hüzünlenmeyeceğim yinede
O ulaşılmaz tepelerine
Bakarak düşeceğim
Hasta bir toprağın bağrına
Ve başkalaşacak varlığım
Kokusuz ve renksiz
bir zamana
Ruhumdaki izlerini yitirmeden
Yokluğun eski bir kayıp gibi
Cevrelecek gönlümüzü
Hüzün kıblemiz oldu
Ruhlarımız neşeden arındıkça
Zamanın ağaran saçlarını tarayacağız her vakit
Bitkin, yorgun yağmurlar yağacak bağlarımıza
Yüreğimde bıraktığın
bu zarif acı ile ıssızım...
Hiç düşünmediler söz konusu vatansa gerisi teferruattı. Siperin ardı vatandı şehit oldular ama siperlerini terk etmediler. Bir günde Çanakkaleyi alır 14 günde İstanbul'a ulaşır beş çayını orda içeriz diyen düşman Mehmetciğin inanç, azim ve cesareti ile henüz tanışmamıştı. Bu milletin kendi cenaze namazını kılıp ölümüne bu toprakları savunacağını bilemediler. Ve Çanakkale geçilemez diyerek gece karanlığında geldikleri gibi gittiler.
"İnsanın, tek başına olduğu ve hiç kimseyle konuşamadığı zaman bir şeye inanması çok zordur. İşte tam da o dönemde, Drogo, insanların her zaman birbirlerinden uzakta olduklarını fark etti, birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendisine ait oluyor, hiç kimse o acıyı birazcık olsun dindiremiyordu; bir insan acı çektiğinde, duydukları sevgi ne denli büyük olursa olsun, diğerlerinin bu yüzden acı çekmediklerini ve yaşamdaki yalnızlığı işte bu durumun oluşturduğunu fark etti."
Sanki biri bana bir yapboz verdi ve üzerinde büyük resmin olduğu kutu bende değil. Bu yüzden bittiğinde resmin neye benzeyeceğini bilmiyorum. Tüm parçalar bende mi ondan da emin değilim.