Ne makine şu insan be! İçine ekmek, şarap, balık, turp koyuyorsun; iç çekmeleri, gülüşler ve düşler çıkıyor. İmalathane! Sanırım beynimizde konuşan bir sinema var.
Bir zaman bana şöyle demişti:
“Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir, bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan, avare et ve korkma! Tanrı, baş şeytandan çok, yarım şeytandan iğrenir!”
Tanrı’yı her maskenin arkasında ayırt edebilene ne mutlu! O, bazen bir bardak serin sudur, bazen dizlerimizde oynayan bir oğul, bazen çapkın bir kadın, bazen de küçük bir sabah gezintisi.
Ölmezlik, bizim ölümlü hayatımızda da vardır; ama onu tek başımıza bulmamız çok güç; ölümlü kaygılar aldatır bizi. Bu ölümlü hayatı, yani ölümsüzlüğü yaşamayı, yalnız az kimse başarır. Ötekiler mahvolacaktı, ama tanrı acıdı onlara, dini gönderdi. Böylece halk da ölümsüzlüğü yaşayabiliyor.
Bir lup koyup güneş ışınlarının yalnız tek bir nokta üzerinde toplandığını hiç gördün mü Zorba? Bu nokta, biraz sonra ateş alır; neden? Çünkü güneşin dağınık ışınları bir noktada toplanmıştır. İnsan aklı da tıpkı böyledir; aklını yalnız bir şeye verirsen mucizeler yaratırsın! Anlıyor musun Zorba?
Sanat, gerçekte bir büyü oyunudur. İçimizde pusuya yatmış karanlık güçler oturmaktadır; öldürmek, yıkmak, öç almak, saldırmak için zalimce davranışımızda, sanat tatlı flütüyle gelip bizi kurtarıyor.
Hayatım yanlış yola sapmıştı, insanlarla olan ilişkilerimi bir iç konuşma haline sokmuştum. O kadar düşmüştüm ki bir kadına aşık olma ile kitap okuma arasında seçim yapmam gerekse, kitabı seçerdim.
Benim buradaki sevincim çok büyük. Çünkü çok çok basit şeylere seviniyorum. Sevincim, dayanıklı nesnelerden fışkırıyor: temiz hava, güneş, deniz ve kepekli ekmek.
Bir kimse zamanının çoğunu yalnız geçiriyorsa insanlar onun başarısız olduğunu düşünme eğilimindelerdir, çünkü akılları, bir insanın yalnız kalmayı seçebileceğini almaz.
Boşluk duygusu genellikle insanların, hayatlarına ya da içinde yaşadıkları dünyaya ilişkin etkili bir şey yapmaktan aciz olduklarını hissetmelerinden kaynaklanır.